2011yılından kalan döküntüler,
enkazlar sayesinde 2012 yılında emekçilerin, yoksulların yüzü gülmeyecek. Tekelci sermaye kan emiciler gibi paraya ve
ucuz işgücüne doymak bilmiyor. Gülen taraf her yıl olduğu gibi tekelci sermaye
oluyor. Çünkü kasaları doldukça taşıyor.
Kamburumuz çıktıkça çıkıyor. Üzerimize
binen yükün hesabını soramadığımız için altında can çekişir hale geldik. Öyle
bunalmışız ki, neyi nasıl yapacağımızı bilemez haldeyiz. Yeni doğmuş şaşkın
ördek gibiyiz. Çarkın içinde her tarafa
çarptığımız için beyin kanaması geçiriyoruz. Kör, topal gelişi güzel zikzaklar
içinde gidiyoruz. İşin üzücü yanı ise hiçbirimizin nasıl yaşadığından haberi
yok.
Zamlar sağlığa, yiyeceğe, içeceğe,
eğitime yaşadığımız her alanda etkisini gösterirken, sinirsel katsayılarımız da
artmaya devam ediyor. Yaşıyoruz evden, işe, işten, eve… O kadar çok aylık
alıyoruz ki, nasıl harcama yapalım diye hesap işine girişiyoruz. Bir o kadarda
kafa patlatıyoruz.
Dünyada kriz var deniliyor? Ama
sermaye kendisini korumak için yasal düzenlemelerle yükün altına emekçileri,
yoksulları sokmaya devam ediyor. Daha ucuz bir iş gücü için daha çok çalışma
saatleri için elinden gelen her türlü tilki kurnazlığını yapmaya devam ediyor.
Sermayenin krizi biz emekçilerin krizi
değildir. Fakat dünya ülkelerinde görünen şudur; sermayenin krizinin ağır
faturası emekçilere, yoksullara “vergi” adı altında çıkartılıyor.
Ülkemizde de AKP iktidarı iyi yolda
olduğumuzu bakanları ve başbakanı medya aracılığıyla bizlere söylüyorlar.
İşsizliğin sayısı düşmüş. Enflasyonu yenmişiz. Sağlıkta devrim yapmışız.
Eğitimde çağ atlamışız. Sınırdaki komşularımızla sorunsuz yaşıyormuşuz. Her şeyiyle
büyüyen bir Türkiye’den söz ediyorlar.
Milletvekillerinin maaşına okkalı zam
yapılırken, nedense asgari ücretliye, memura, işçiye, emekliye okkalı zam
yapılmaz. Milletvekilleri aldıkları para ile geçinemediklerini dile
getiriyorlar.
Ben cebimden çıkan paraya bakarım.
Sizde öylesiniz. Giderleri bir bir hesaplarsınız. Bir bakmışsınız elde olan
para bir anda kayıplara karışmış ve sonradan elinizdeki parayı hangi hırsız
çarpmış? diye kendi kendinize sorarsınız.
Acınacak bir halimiz var ama nedense kendimize
toz kondurmuyoruz. Devleti yönetenlerimiz öyle bir açıklama yapıyor ki,
ilerlemede dünya üçüncüsüymüşüz. Çin’i bile yakalıyormuşuz. Biz Türküz Çin
nedir ki, bir iki ilerleme daha yaptık mı Çin’i arkamızda bırakırız.
Yaşamımız insanlarıyla ortadadır.
Büyümeden söz ediliyor. Bu nasıl bir büyüme ki, yoksullar her geçen gün sayıca
artıyor. Adli olaylarda artış tüm hızıyla sürüyor. Cezaevleri kapasitesi
dolduğu halde, fazlalığı olduğu halde yeni cezaevlerini alfabetik sıraya göre
açıyorlar. Neyin büyümesidir? Şunu derseniz anlarız. Yoksullar ve emekçiler
dibe vuruyor. Sermayedarlar tavan yapıyor. Sermaye ile yoksulların arasındaki
uçurum günden güne koca bir delik gibi açılıyor.
Yaşlanıyoruz ve arkamızdan gelen
gençlere nasıl bir ülke ve dünya bıraktığımızı hiç düşündünüz mü? Kirlenen bir
dünya ve kirlenmeye insanlarıyla devam ediyor. Güzel günler adına birçok
istekte bulunduk ve bu istekleri yerine getirmek için kollarımızı sıvayıp işe
koyulduk. Kendimizi abartmaya gerek yok, başarılarımız ve başarısızlıklarımız
ortadadır.
Hüseyin Habip Taşkın
09/01/2012
www.tarimorkamsendiyarbakir.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder