Sizlere
geçmişteki bir zaman dilimindeki yaşanmışlığı anlatacağım:
Yıl
1976 Eylül ya da Kasım devrimcilerin takıldığı bir derneğe gidiyordum. Orada bizden
bilgili olan kişiler, ülkemizin durumu hakkında konuşma yapardı. Bizlerde
dinlerdik. Bazı anlatımlara şaşırır kalırdım! Konuşma cesareti bulamazdım.
Çünkü içine kapanık bir yapım vardı.
Emperyalizmden
söz edildiğinde ‘sömürü’ Amerika’nın konumunu dile getirirlerdi. Ülkeleri işgal
eder, Askeri darbeleri, o ülkenin üst düzey askerlerine yaptırır. Kontrgerilla
faaliyetleri yürütür. Seçimler formalite olup, kendi istedikleri kişiyi başa
getirip, kendi hizmetleri doğrultusunda görev yapmasını sağlarlardı. Yer altı
ve üstü zenginliklerine göz koyduklarını ve talan ettiklerini anlatırlardı.
Tabi ki bu anlatımlar bununla sınırlı değildi. Benim gibi kısa anlatım değildi.
Ana nedenlerine iniyorlardı.
Türkiye
NATO’ya girdiğinde hepten emperyalizmin emrine askerisiyle, emniyetiyle,
meclisiyle ve işadamlarıyla girdiğini anlatırlardı. Tüm anlatımların ana
nedenleri ortaya koyularak bizlere sunum yaparlardı.
Şurada
bir parantez açalım:
NATO’ya
Türkiye girdiğinde Komünizme karşı bir faaliyet sürdürülüyordu. Türkiye ve geri
kalmış, sömürge, yeni, yarı sömürge, feodal, yarı feodal ülkelerin yeni
subayları, emniyet amirleri, zeki olup ve onlara hizmet edecek, iler ki yıllarda
üst makama gelecekleri belirlemek için Amerika’da eğitim adı altında beyin
yıkamaya, itaat etmeye yönelik dersler verilirdi.
Bir
de Meclis ayağı vardı. Sol yelpaze ya da sağ yelpazede olmak sorun değildi. Amerika,
hangisi gelirse gelsin çalışmak için göz kırpardı. Çünkü ipler o ülkede
değildi. Amerika dişlerini üst düzeyde ve tüm devlet aygıtlarına geçirmiş, aynı
zamanda söz sahibiydi. Kendilerinden olmayan siyasi partilerin yaşama hakkı
yoktu. O dönem içinde, Türkiye’de yasal anlamda kurulan ve tüm şiddeti, baskıyı
TBMM’sinde gören Türkiye İşçi Partisi vardı. Bu yazdıklarım geçmiş zamana
aittir. Şimdiki zamanla karşılaştırdığınızda HDP ve öncesi de vardır.
Hilesi,
hurdası olsa da, seçimlerde isteyen istediği partiye oy atıyor. İktidara
gelecek parti ya da koalisyon hükümeti bellidir. 12 Eylül 1980 askeri darbesini
Amerika yaptırdı. “Bizim çocuklar başardı.” Türkçesi ‘bu ülkenin içine edecekler
ve bizim işlerimizi rahat görebilmemiz için kapıyı aralayacaklar.’ Deniliyordu.
İnternet
elinizin altındadır.
“MiT'in
maaşını 1973'e kadar CIA ödedi. Bu iddia dönemin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri
Çağlayangil'e ait. Çağlayangil'e göre 1973'e kadar ABD gizli servisi CIA ile
MİT birbirine göbekten bağlıydı...”
Yazının
bir yerinde:
“
Kenan Evren'in dizinin dibinde:
Tek
harfi değişse Arabistanlı Lawrence olacak neredeyse... Bu da ajanın İngilizi
anlaşılan...
İngiliz’i,
Amerikalısı hepsi burada... Bunun hikâyesi çok önemli aslında. Türkiye'nin
başını ne dertlere soktu bak... Darbeden sonra Kenan Evren'e çok yakın bir
diplomat vardı, sonra bakan olmuştu.
Evren'in
dizinin dibinden ayrılmazdı...
Kimdi?
İsmi lazım değil, o kadarını da söyletme.
O
günlerde İngiltere,Türkiye'de görevi biten büyükelçisinin yerine yeni bir atama
yapacak. Ortaya bu isim çıktı; Sir Peter Laurence. Adam Avrupa'da İngiltere'nin
en iyi istihbaratçısı olarak tanınıyor.”
Bu
yazı da belirtmem gereken, Devrimcilere göre; dünüyle, bugünüyle MİT ile CIA iç
içedir. CIA söz sahibidir.
Ecevit’tin
anılarında:
“Ecevit’in
Anıları, gazeteci Mehmet Çetingüleç’in Bülent Ecevit’le vefatından önceki son 3
yılda yaptığı söyleşilerden oluşmaktadır.
Amerikalı
ve İngiliz istihbaratçılar Ecevit’i nerede, nasıl sorguladı?
Ecevit,
kontrgerillayı deşifre edince başına neler geldi?
Türk
Silahlı Kuvvetleri’nin personelinin maaşları CHP MSP koalisyon hükümetine kadar
NATO-Amerika tarafından karşılanıyordu.”
Elinizin
altında internet var. Kaynak kitapları var. Hele bir kurcalayın???
12
Eylül 1980Askeri Darbesi devrimcileri, demokratları, aydınları, ilericileri
tasfiye etmesi için yapıldı. Bunda başarılı oldular. Sovyetler Birliği’nin
dağılmasıyla bir düşman gerekiyordu. Amerika ve diğer emperyalistler bir düşman
yaratarak, oyuna dâhil edilen İkiz Kulelerin bombalanmasıyla düğmeye basılıp,
ılımlı İslam adı altında kan ve gözyaşı döktürmeye, yıkımları gündeme
getirmenin adımını attılar.
Türkiye’de
Büyük Ortadoğu Projesinin devamı vardır. Bu oyun içinde, Türkiye halkları
üzerinde oynanmaya devam ediliyor. Bizler kendi anti emperyalist, anti faşist
muhalefet yapımızı oluşturamazsak???
Son
seçimlere yakın, ABD Başkanı Trump’un bir açıklaması vardı:
“HDP
bizim çizgimize gelmelidir.”
Sizce
ne demek istedi?
İsrail’de
bir internet sitesinde seçimlere sayılı gün kala AKP’yi destekleyen, Erdoğan’a
göz kırpan bir açıklama yapıldı.
AKP
yani Erdoğan Amerika ve İsrail’in diğer emperyalist ülkelerin her dediğine evet
diyen bir kişiliğe sahiptir. Amerika ve İsrail’e Erdoğan ara sıra postasını
koyuyor gözükse de, oynanan oyunun bir parçasını gözlerimizi boyamaya çalışarak
uyguluyor. AB ülkelerinin birçoğu da bu oyunun içindedir.
Şimdi
düşünme ve vicdanlarınızı, vicdanlarımızı sorgulama sırası sizlerde, bizlerde!!!
Nereye
gidiyoruz?
Hüseyin
Habip Taşkın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder