8 Ağustos 2018 Çarşamba

KÖLE İŞÇİSİ TAŞERON


Taşeron işçisi, patronların ucuz iş gücü, aynı zamanda neo liberal politikalar uygulanmasıyla bir devlet politikasıdır. Çalışma saatlerinin sınırsızlaştırıldığı emek sömürüsüdür. Emekçilerin işlerinden kolaylıkla atılmasıdır. Devlet, işçilerin sendikalaşmasına kolaylık sağlamadığı gibi kota uygulaması getirmiştir. Her patron, devletin iş yasasına dayanarak işçilerinin sendikalaşmaması için işyerinde kendi yönetiminde bölüm bölüm taşeron firmaları kurdurmuştur.

Taşeron firmaları özel sektörde olduğu kadar devletin yapı organlarında da iştah kabartan ucuz işgücüdür. Taşeron firmaları topraktan çıkan mantarlar gibi çoğalmakta, belediyede, hastanede, bankada, özel işyerinde ve diğer alanlarda varlığını sürdürmektedir.

Taşeron işçileri aylıklarına ücret artışı istediği zaman her patron devletin kullanmış olduğu ağzı kullanır: “Bütçemiz elvermiyor”. Devlet de, özel sektör de yalan söylüyor.

AKP iktidarı, çıkaracağı yasayla hâkim ve savcılara kıyak maaşı bütçeleri elverdiği için uygulamaya sokacağa benziyor. Aynı iktidar partisi taşeron işçisine ‘bütçem elvermiyor’ diyerek öteye itmesini çok iyi biliyor.

Taşeron işçiliğin sorumlusu herkes tarafından AKP olarak biliniyor. AKP iktidarı da sistemin, işleyişin bir parçasıdır. Sadece AKP iktidarına bunun sorumluluğunu yıkmak yanlış olur.

12 Eylül 1980 askeri faşist darbesiyle tüm işçi hakları gasp edildi. Türk-İş hariç işçi örgütlenmesi yasaklandı. 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesini yapanlar patronlara kolaylık sağlayıp daha önceki iktidarların çıkarmak istediği fakat çıkaramadığı taşeron örgütlenmesinin temelini atıp, harekete geçmesini sağlamışlardır.

7 Kasım 1982’de Anayasa’yı şantaj ve korkuyla kabul ettirdiler. Güdümlü siyasi partiler kurdurularak “demokrasiye geçiyoruz” denildi. 16 Mayıs 1983’te emekli Orgeneral Turgut Sunalp başkanlığında Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP) kuruldu. Turgut Özal, Anavatan Partisi (ANAP) adı altında partisini oluşturdu. ANAP, 24 Ocak Kararlarıyla başlayan ekonomide liberalleşme ve ekonomik istikrar programının temsilcisi olduğunu açıkladı ve Türkiye’nin temel sorunlarının çözüleceği halkayı “ekonomi” olarak tanımladı. Turgut Özal partisinin dört farklı eğilimden politikacıları barındırdığını dile getiriyordu; ANAP’ta sosyal demokrat, milliyetçi, İslamcı ve sağ eğilimli olarak tanınan eski ve yeni politikacılar bir araya gelmişti. Kurulan üçüncü parti, merkez-sol eğilimli olması amaçlanan Halkçı Parti (HP) idi. HP’nin ilk Genel Başkanı, Ulusu Hükümeti döneminde Başbakanlık Müsteşarlığı yapmış olan Necdet Calp idi.

6 Kasım 1983 genel seçimlerine yalnızca MDP, HP ve ANAP katıldı. Turgut Özal’lı ANAP iktidarı dönemiyle devlete ait kamu mallarının özelleştirilmesi ve ucuz işgücü süreci net olarak başlamış oldu.

Gelen tüm iktidarlar, koalisyon hükümetleri 1980 Faşist Anayasası’na bağlı kalarak özelleştirmeyi, asgari ücreti ve ucuz işgücünü devlet politikası olarak uyguladılar.

AKP iktidarının ne kadar suçu varsa, diğer iktidar ve koalisyon hükümetlerinin, 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesinin de suçu vardır.

Meclisteki mevcut siyasi partiler asgari ücreti, ucuz işgücünü, kölelik düzenini kaldıramaz.

Ülkemizde hala 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesinin Anayasa’sı devam ediyor. Emekçilerin örgütlü ve kararlı tutumuyla, sınıf sendikacılığıyla, halkın, halkların desteğini alarak kendi emek sistemini kuran işçiler olduğu zaman bu sömürü düzeni ortadan kalkar.

Hüseyin Habip Taşkın
22.09.2014









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Acılarımız Ortaktır

 Her halkın acıları birbirine benzer. İnsanca yaşamak her bireyin hakkıdır. İnsanca yaşıyabiliyor muyuz? Kendimizi birey olarak sorgulamamız...