Ülkemizde işçi ölümleri artmaya
başladı. Adına işkazası deniliyor. Oysa işkazası değil ölüme bile bile
gönderilmedir. Patronlar tarafından işin parasal anlam da ucuz maliyetine
kaçmadır. O sözde levhalar işyerinde asılıdır. “İlk önce işçinin ya da
çalışanın işgüvenliği”, “Kaskını tak” ve benzerleri… Oysa bunlar işin
formalitesidir.
Hangi işveren, işverenler gerçek
anlamda işçinin iş ve can güvenliğini düşünüyor? Ya da yüzdeye vurursak kaçta
kaçıdır? Size bununla bir örnek
vereceğim ve bu verdiğim örnekte yıllardır işkazaları olur. Ölümlerle bu yer
anılır. Burada patronlar zarar görmez emekçi yoksul işçiler zarar görür. Daha
doğrusu işçilerin aileleri çıra gibi yanar. Yıllardır bu yanan yer “İstanbul Tuzla Tersaneleridir.”
2012’nin Nisan ayının ilk haftasında Ada Denizcilik ve
Tersane İşletmeciliği A.Ş’ye ait bir geminin yapımı sırasında gaz sıkışması
sonucu patlama meydana geldi. Meydana gelen patlamada Ali Sağdıç ve Recep
Özdağ isimli emekçi işçiler hayatlarını kaybetti. Yaralanan Beytullah Ateş, Hüsamettin Dönergöz, Samet
Doğan, Fikret Yılmaztürk ve
Özkan Çoban isimli işçiler ise hastaneye kaldırıldı. Patlamanın
ardından vücudunun çeşitli yerlerinde ikinci derecede yanık olan Ali Kaya'nın da Dr. Lütfi Kırdar
Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yanık Tedavi Merkezi'ne kaldırılarak
tedavi altına alındığını basında çıkan haberlerden öğrendik. Bir kez daha İstanbul Tuzla Tersaneleri tarihin sayfasına kara bir leke
olarak yazıldı.
O günkü ve bugünkü iktidar partileri, koalisyon
hükümetleri İstanbul Tuzla Tersaneleri sorununu çözemedi. Çünkü Patronların
çıkarları en önde tutulduğu içindir. Orada geçmişten günümüze kadar uzanan
süreçte, dönen çarkta hep işçi ölümlerini ve yaralanmalarını duyduk.
Türkiye’de insan yaşamı bu kadar mı ucuz? Vicdan
nerede? Ortada vicdan yok ki! Kapitalist sistemde yaşıyoruz. Paranın adalet
sağladığı bir sistemde yaşıyoruz. Ama o sistemde hep emekçilerin canı yanmaya
devam ettiğini görebiliyoruz.
Yıllardır politikacılar toplumun her katmanından yani
bizlerden hep özveri beklediler ama patronlardan bu özveriyi istemediler, beklemediler.
Yinede emekçi yığınlarının, yoksullarının canı hep yanmaya devam etti.
Biz emekçiler bunların hiçbirini hak etmiyoruz.
Üretiyoruz ama yönetemiyoruz. İşte sorun buradadır. Bizler bu sorunu aşmak için
birleşmek zorundayız. Ayrı telden değil, aynı telden birlikte haklarımızı meydanlarda
aralamalıyız.
Limter-İş
Sendikası Genel Başkanı Kanber Saygılı
ve yönetiminin bu konuda yıllardır özverili olduklarını, seslerini her yere
duyurmak için elinden gelen çabayı gösterdiklerini bizler biliyoruz. Ada
Denizcilik ve Tersane İşletmeciliği A.Ş’ye ait bir geminin yapımı sırasında gaz
sıkışması sonucu patlama meydana geldiği gün Kanber Saygılı ve diğer sendikacılar Tuzla tersaneler bölgesine geldiklerinde
basına, basın açıklaması yaparken patron yanlılarıyla aralarında sözlü
gerginlik başladı. Bu gerginlik kavgaya dönüştü. Daha bizim emekçi işçilerimiz
kimin yanında saf tutacağını bile bilememektedir. Bu bağlamda bizim işimiz
gerçekten çok zordur.
İstanbul Tuzla Tersanelerinde bugüne kadar 150 emekçi işçi öldü
ve aileleriyle birlikte ocaklarda söndü.
Bu bir utançtır ama anlaya bilene…
Hüseyin
Habip Taşkın
06.04.2012
www.tarimorkamsendiyarbakir.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder