10 Ağustos 2018 Cuma

İşsizlik Kader Değildir www.tarimorkamsendiyarbakir.com


İşsizlik her nedense iktidar partilerince yok sayılmaktadır. Fakat muhalefet partileri ise işsizliğin olduğunu, enflasyonun tavan yaptığını ısrarla savunurlar. Öyle bir zaman olur ki muhalefette olan bir parti iktidara gelince işsizliğin olmadığını gönül rahatlığıyla söyler. Enflasyona da “faso fiso söylentileri” diye geçiştirir. Fakat iktidardan düşen parti muhalefet yapmak için işsizliğin olduğunu bas bas bağırır. Enflasyon canavarının ne kadar tehlikeli olduğunu gırtlağı patlayıncaya kadar söyler.

İktidarla, muhalefet partileri çekişe dursun, ülkemizde siyasetçilerin yaptığı politika yalancı pehlivanların güreşine benzer. Neyse ülkemizde işsizlik olduğu kadar, gizli işsizlerin olduğu da bir gerçektir. Enflasyon da vardır.

İşsizlik elbette biz emekçilerin kaderi değildir. Sistem paraya dönük, sermaye anlayışıyla yoğrulduğu için olanlar ezilen emekçi yığınlarına oluyor. Ortada örgütlü emekçi yığınları olmadığı için, muhalefet yapmada cılız kalındığı için, sermaye cephesi emekçilerin ve yoksulların ceplerini hepten boşaltmak için, istediği kanunları çıkarları için, meclisten çıkartı veriyor.

Öğrencilik yıllarında 1977-1980 arasında, İzmir’de işçiler arasında örgütleme çalışmasında bulunduğumda, işimizin çok zor olduğunu o gün anlamıştım. İzmir’de, Basmane semtinde bir kahvehane vardı. İşsizler, işe gidecekler sabahın erken vaktinde aç karnına buraya gelir, sessiz bir bekleyiş hâkim olurdu. Bazıları da tahta sandalye üzerinde hafiften uyuklardı. Kimileri de horlardı. Yanında bulunan arkadaşı eliyle onu dürterek horlamaması için uyarırdı. Bir çaya saatlerce oturan işçiler vardı. Hepsinin gözü kapı girişindeydi. Kurtarıcısı gelip kendisini işe götürsün diye beklerlerdi.

Zaman içinde Kürt yoksullarının ağırlıkta olduğunu gözlemledim. Meraktan birçoğuna sormuştum: “Buraya niçin geldiniz?” diye, birçoğu ağalık sisteminden ve topraklarının olmayışından söz etti. Yaşadığım zaman dilimleri içerisinde bilmediğim konuyu öğreniyordum. Yaşadıkları gecekondularına davet ettiklerinde, gördüğüm manzara beni hepten şaşırtmıştı. Küçük odalar içinde hepsi bir arada yatıyorlardı. Tuvalet, banyo kaldıkları yerin hemen dışındaydı. İlk defa gecekonducuları görmüştüm. İçimde bir kıvılcımın harekete geçtiğini anladım. O dönemlerde onlarla birçok dayanışmamız olmuştu.

Yağhaneler diye bir semt vardı.  Ana caddesinde bir banka vardı. Sabahın erken vaktinde işe gidecek ya da iş bulurum umuduyla gelenler vardı. En geç saat ona kadar beklerlerdi. Sonradan evlerine, kahvehaneye giderlerdi.

Bir gün bir haber almıştık? Bazı insanlar gelip, işçilerin kaslarını yoklayıp, baştan aşağıya süzüp alay ettiklerini ve işe götürdüklerini duyduk. Bu yapılan uygulama canımızı sıkmıştı. Birkaç kişi bu işin üstünde durmasını için görevlendirdik. Arkadaşlarımız gittiğinde o hareketleri yapan birkaç kişi çıkmıştı. Yapanlar uyarılmıştı. Dikleşenlere dayak atılmıştı. Orada yaşanan bir gerçeği daha duymuştum! İşçi almak için gelen bir şahısın sözleri aklımda kaldığı kadarıyla; “bu dağlı kırolar Türkçeyi konuşmasını bilmiyor…”  O zaman genç ve tam bilinçli olmadığım için Kürtlere karşı yapılan ırkçı tutumların farkında değildim. Hatta hiçbirimiz değildik.

Oturduğum semtte iki tane işçilerin ve işsizlerin yoğun olduğu kahvehaneler vardı. Burada da durum aynıydı.

Zaman hızlı akıp geçerken, nüfusumuz artarken, bilim, teknik kendisini yenilerken işsiz sayımızda artıyordu. Gizli işsizlerden hiç kimse söz etmiyordu. Bu gizli işsizler devletin yapmış olduğu hesaplamalara dahil edilmiyordu. Bu işsizler öğrencilerimizdir. Yani bizim çocuklarımızdır.

İşsizlik günümüzde bile var ama devleti yönetenler hep iyimser tablo çizerek uyutma taktiklerine gidiyor.

Dünden bugüne ABD, Avrupa ülkeleri, şimdiki adıyla AB ve İMF, Türkiye Cumhuriyeti’ni oluşturan üst yapıdan ellerini hiçbir zaman çekmediler. Kendi çıkarları için emirler yağdırdılar. Gerçek kurtuluşun AB olduğunu bu topluma benimsetmek istediler.

İşsizlik bizim kaderimiz değildir. Çocuklarımız okuyor ama işsiz. Öğrenim gördüğü kendi branşında değil, başka iş kolunda sürünüyor. Çocuklarımıza ya da kendimize iş arıyoruz. Peki, işsiz olan çocuklarımıza ya da kendimize kapı kapı iş ararken,  siyasi partilerin kapılarını çalmıyor muyuz? Siyasi partiler iş bulma ve yalvarma kapısı mıdır?

Dikkatinizi çekmek istiyorum; gün geçtikçe insan ilişkileri kapitalizmin anlayışıyla kirleniyor. En korkunç olanı da budur. Verilen işsizlik, enflasyon rakamları gerçekleri yansıtmıyor. Sokağı sesini şu an duyan yok ama bu hep böyle gidecek anlamına da gelmemelidir.
           
    Hüseyin Habip Taşkın
                       09/ 06/2011

Diyarbakır Orkom Sen

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Acılarımız Ortaktır

 Her halkın acıları birbirine benzer. İnsanca yaşamak her bireyin hakkıdır. İnsanca yaşıyabiliyor muyuz? Kendimizi birey olarak sorgulamamız...