10 Ağustos 2018 Cuma

Dünyanın Hangi Ülkesinde Olsak da Sorunumuz Ortaktır www.tarimorkamsendiyarbakir.com


Dünyada dilleri, kültürleri, renkleri farklı olan insanlar yaşamaktadır. Hepsinin sorunu ortaktır; “geçim derdi.” İnsanlar düşünmeyle birlikte, gelişen teknik ve bilimde yaşamlarının sınırlarını çizmeye başladı. Öyle bir zaman geldi ki bir avuç azınlık üretim araçlarını ellerinde bulundururken, çoğunluğa baskısını oluşturdu.

Günümüzde çağdaş medeniyetten söz edenler konunun derinlemesine inmemektedir. Sosyal, ekonomik, kültürel yapılarına bakılmamaktadır. Ortak sorunlarımızdan bir tanesi emek ve sömürü düzenidir. Her yapının modernleşmesi, tekniğin kendisini yenilemesi çağdaş medeniyette ulaştığımız anlamına gelmemelidir. Her teknik, bilim insanlık için iyi olmayabilir? Sermaye bunu bilinçlice insanları kendi egemenliğine almak için, sömürü düzenini devam ettirebilmesi için kendini yenileme yolunu seçmiştir.

Yaşadığımız coğrafya da bile emek, sömürü   düzeni devam etmektedir. Özelleşmeyle birlikte asgari ücretli maaşa mahkum olan milyonlarca  emekçi yığınları  vardır. Hangi işyerine giderseniz gidin asgari ücret en ön plana çıkartılırken, insanca yaşamdan uzak bırakılmaktadır. Ev kiraları asgari ücret değerinde ve üstünde olurken, yaşamınızı nasıl idare ettirebilirsiniz? Birde bunlara eş ve çocuklarda eklenince, ip cambazı gibi yaşamın ince çizgisinde ayakta kalma mücadelesi verirsiniz.

Bir evde iki kişi asgari ücretle çalışsa bile sonuç olarak insanca yaşamaları çok zordur. Stres denilen o psikoloji insanların ruh ve hallerini etkilemektedir. İnsanlar kendi haklarını istemelerini ve almalarını bilmelidirler. Susan bir toplum değil, kendini sorgulayan, çözüm üreten ve paylaşımdan yana olan bir toplum yapısı yaratılmalıdır.

Asgari ücret patronlar tarafından belirlenirken, patronların rahatça istediklerini yapabilmeleri için yasal düzenlemeler TBMMeclisi’nde yapılmaktadır.

Emek  sömürü düzeninde yoksul belini doğrultamazken, sermayedar kendi kasasını doldurmaktadır. Kimileri bu yaşanılanlara kader, alın yazısı der, oysa yaşanılanların hiçbiri alın yazısı, kader değildir. Bir avuç sömürücünün sistem içinde mevcut mekanizmada söz sahibi olduğu için istediği yöne doğru rahatça manevra yapabilmektedir. Oysa ezilenler yığınladır ve bir güçtür, önemli olan bunun farkına varabilmektir.

Emekçileri asgari ücrete mahkum edenler, “kazanamıyoruz” diye feryat ederlerken, emekçileri hepten ucuza çalıştırmak için yapmış oldukları manevralardır. Oysa günlerini gün eden onlardır.

Sömürü çarkı acımasızdır. Az işçiyle çok iş isteyen ve bazı yerlerde bu işler on iki saati bulurken, sigorta yapılmazken, patronlar “kazanamıyoruz” diye feryat etmektedir. İş kazaları gündeme gelmektedir. Her ölen ya da iş kazasında herhangi bir organını kaybeden emekçinin alın teri çalındığı halde patronların umurunda değildir.

Çıkan yasalarda hep işverenin çıkarları korunmuştur. Kanun maddesi hazırlanırken TÜSİAD, MÜSİAD ve benzeri işadamları derneğinin görüşleri alınmaktadır.

Emekçi yığınlarında örgütsüzlük, birbirine güvensizlik, sendikanın yetersizliği de eklenince, sermaye bu olanlardan faydalanarak istediği kanunu kendi iyiliğine çıkartmaktadır. İşçi sınıfının bu hale gelmesinde 12 Eylül 1980 askeri darbesinin rolü vardır. Kazanılmış olan işçi hakları bir anda yerle bir edildi. Sendikalar kapatıldı.

Önümüzdeki süreçlerde biz emekçilerin birlikte yapacağımız, başaracağımız  birçok sorun vardır. İlk önce 12 Eylül 1980 askeri darbesinin kalıntıları olan anayasasını ortadan kaldırmaktır. Yerine emekçilerin anayasasını koymaktır. Elbette üreten biz isek yönetende bizler olmalıyız.

Hüseyin Habip Taşkın
           30/05/ 2011

Tarım Orkam Sen

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Acılarımız Ortaktır

 Her halkın acıları birbirine benzer. İnsanca yaşamak her bireyin hakkıdır. İnsanca yaşıyabiliyor muyuz? Kendimizi birey olarak sorgulamamız...