10 Ağustos 2018 Cuma

Taşeron Firmanın Köleleri www.tarimorkamsendiyarbakir.com


Taşeron firmada ya da farklı iş yerlerinde çalışırken kaygılarınız artar, düşünceniz net değildir. Çünkü her an kapının önüne koyulabilirsiniz. Çünkü sözleşmeniz yoktur. Olsa da yasal boşluklar işverenden yana ağır basmaktadır.

Taşeronlaşma ile Türkiye’deki çalışma sistemi farklı bir boyut kazandı. Bunun adı ucuz iş gücü oldu. Asgari ücrete dayalı işçinin emeği, alın teri açıktan gasp edildi. İşsizler arttı. Bir işi yapan bir insana üç ya da beş iş yıkıldı. Yapmak zorunda kalınan ‘iş’te insanın posası çıkartılmaya çalışıldı. Birçok insanın işine son verildi. Sendikal örgütlenmesi zorlaştırıldı. İşe alınacak insan özelliğinde genç kız ve erkek şartı öne sürülürken, belirli yaşta olanları işe almamaları da dikkat çekti. Birçok iş yerinde en fazla altı ay çalışan oldu. Çünkü patronun işine böyle geliyordu.

Her işimiz devleti yönetenlerce kıyak gidiyor. Hiçbir sorunumuz yokmuş? Ama emekçi cephesinden bakıldığında işlerin kıyak gitmediği, sorunların iç içe geçip çıkılmaz bir hal aldığı ortadadır.

Öyle işler var ki, insanlar taşeron firmada çalışabilmek için torpil aramak zorunda bırakılıyor. Özelliklede o bölgede hangi partinin üstünlüğü varsa işe girecek işçi adayları birden o partinin üyesi oluveriyorlar. Uzun bir maratonun sonucunda, bu maratonun adı ‘yalvarma’dır. Ya da o bölgenin ileri gelenlerinin ağırlığı olan kişilerce işçiler iş bulabiliyor. Üzücü bir yan vardır? İşe giren işçilere oy potansiyeli olarak bakılmaktadır.

Emekçiler, nerede olursa olsun sınıfını ve safını bilmelidir. Kendisini bilmeyen bir emekçi işvereni tarafından güdülmeye, itilmeye, ağır sözlerin altında ezilmeye mahkûmdur.  Dikkat ederseniz taşeron firmada çalışan birçok insan susmaktan, hakkını aramamaktan kuzu gibidirler.

Oysa kuzu gibi olan bu emekçi kesim gün gelir işlerine bireysel ya da toplu olarak son verilir.  Ne yapacaklarını bilemeyen bu kesim ortalıkta savrulup durur. Oysa taşeron firmada hakkını arayan emekçi kesimler seslerini duyurabilmektedirler. Burada önemli olan taşeron işçisinin kendisine özgüven duyarak, kendi örgütlemesini yaratmalıdır. Başka kurtuluşu olamaz.

Hastanelere, belediyelere ve özel işletmelere baktığınızda, çalışanların başka taşeron firmasına ait işçilermiş gibi gösterilmektedir. Oysa bu taşeron firmaları kendilerinin kurmuş olduğu yan kuruluşlardır. Ya da yandaşlarıdır. Bura da göz boyama vardır.

Taşeronlaşma özünde 12 Eylül 1980 öncesine ait bir projeydi. Fakat o günlerde örgütlü emekçi ve halk kesimi duyarlı olduğu için başaramadılar. 12 Eylül 1980 askeri cuntasında emekçilerin ve halkın örgütlü gücü kırıldı. 1985-86 yıllarında sözde sivil hükümet olan, askeri cunta güdümlü hükümet olan ANAP “Turgut Özal” döneminde özelleştirmelerin, taşeronlaşmaların adımı rahatlıkla atılmıştı. Çünkü karşılarında muhalefet yoktu.

AB uyum yasaları adı altında, ANAP, DSP ve MHP koalisyon hükümeti birden özelleştirmeleri gündemine alırken, taşeron firmaların kurulmasının önünü açtı. Olanlar bir yenilik değildi. Daha fazla sömürü idi.

AKP’si üçüncü kez iktidarda olmasına rağmen özelleştirme ve taşeronlaşmaya devam ediliyor. AKP özelleştirme ve taşeronlaşmayı ANAP, DSP ve MHP koalisyon hükümetinden devraldı. Yarım kalan yerden kendisi bitirmeye çalışıyor.

Günler içinde işsizler taşeron firmada işe girmek için devlet kapısı denilen kapıları çalarken, işleri olan asgari ücretli kölelerinde işlerini kaybetmeme korkusu kendilerinde ister istemez hâkim olur.

Sistem çarkları acımasızca işlerken, emekçi yığınları örgütsüzlüğünden darbeler almaktadır.
            
Hüseyin Habip Taşkın
                       15/06/2011

Diyarbakır Orkam Sen



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Acılarımız Ortaktır

 Her halkın acıları birbirine benzer. İnsanca yaşamak her bireyin hakkıdır. İnsanca yaşıyabiliyor muyuz? Kendimizi birey olarak sorgulamamız...