17 Aralık 2023 Pazar

ON DOKUZ ARALIK



 

19 Aralık 2023 geliyor.  Geçmişe baktığımızda 19 Aralık 1978 Maraş, 19 Aralık 2000 tarihine baktığımızda ‘Hayata Dönüş Operasyonu’nun katliamını görmekteyiz. 19 Aralık 1978 Maraş Katliamına baktığımızda başta Alevilerin, Kürtlerin, devrimcilerin evlerine, işyerlerine hedef gösterilerek saldırabilirsiniz, istediğinizi yapabilirsiniz denilmiştir.  

“19 Aralık'ta kentteki Çiçek Sineması'na, o dönemin milliyetçi filmlerinden biri olan, Cüneyt Arkın'ın başrol oynadığı “Güneş Ne Zaman Doğacak”ın gösteriminde, saat 21.00'de patlayıcı madde atılması…” olayların başlamasını işaret ediyor.

19 Aralık 2000 yılına baktığımızda F Tipi Cezaevlerine geçiş ve ağır tecrit koşullarını protesto etmek amacıyla açlık grevi yapan devrimcilere karşı yirmi cezaevinde eş zamanlı yürütülen operasyon sonucunda otuz iki devrimcinin ve iki kamu görevlisinin ölümü üç yüze yakın devrimcinin ağır derecede yaralanmasına neden olunmuştu.

Oysa Hayata Dönüş Operasyonu ile Maraş olayları bilinçlice tezgâhlanan oyundur.  Yargılananlar ise sadece oyunu tezgâhlayanlar değildir; işin formalitesidir. Her iki olayın tüm çıplaklığıyla aydınlanmadığı, devletin anlayışı değişmediği sürece katliamlar bu ülkenin her tarihinde var olacağını gösterir.

   Hüseyin Habip Taşkın

        17.12.2023

https://www.ihd.org.tr/19-aralik-katliamini-unutmadik-unutturmayacagiz-2/

https://bianet.org/haber/maras-katliaminin-43-yili-turkiye-nin-kara-lekesi-255035

19 Kasım 2023 Pazar

“AHPARİG” ARKADAŞIMSIN HIRANT


 

19 Ocak 2007 tarihi Türkiye için kara bir lekedir. Gerçek suçlular yargılanmadığı sürece bu dava bitmez. Bu ülkede ötekiler diye adlandırılanlara iyi gözle bakılmadığı Hırant Dink’in katledilmesi ve gelişen olaylar zinciri bizlere gayet iyi anlatıyor.

Hırant Dink’in öldürüldüğü gün Ogün Samast’sın yaşı küçük olsada, ona verilen görevi yerine getirdi. Rakel Dink’in sözleriyle “Bir bebekten katil yaratan karanlık.”  Kim bu karanlık? Yaşadığımız ülkemizin anlayışı Türk İslam Sentezi ile bütünleşen Sünnicilik ile harmanlanan anlayışın bir ürünü var olduğu sürece, Tahir Elçi, Musa Anter gibi daha çok aydın insanların öldürüleceğinin önü açıktır.

Hırant Dink davasında devletin makamlarında olanlardan kimi isimler öne çıktı. Yargı derinlemesine gitmediği gibi yüzeysel ve uzatmaları oynayarak birkaç kişiye ufak tefek cezalar kesti. Türkiye’de olan olaylara baktığımızda asıl devletin kendi içindeki gücü bulunduranlar ve iktidarda ya da koalisyon hükümetlerinin sorumluluğu bu işlerde vardır.

Olacak olan olayların senaryosu her zaman yazılır. Bu senaryo kısa zaman içinde değil, yıllar öncesinden hazırlanır. Her devletin basında bulunanlarla, yazarlarıyla ele alırsak tehlikeli, az tehlikeli diye adlandırdığı isimler vardır. Hepimizin devlet tarafından fişlendiği dersem daha iyi anlaşılır olur.

Bizlerin görevi çok açıktır. Türkiye’de ve dünyada dilleri, kültürleri, ten rengi ne olursa olsun insandır ve birer candır. Birlikte yaşamanın yolu tüm halkların dayanışmasından geçer. Hiçbir halk bir halkın düşmanı değildir.

Türkiye’de öldürülen tüm gazetecilerin, yazarların kimler tarafından organize edildiği bellidir. Karanlıkları aydınlığa çıkmalıyız. Bu uzun soluklu bir mücadeledir. Bedelleri çok ağırdır. Aydınlık bir dünyada yaşamak istiyorsak susmayın…

Hüseyin Habip Taşkın

19.11.2023

11 Kasım 2023 Cumartesi

GERÇEKLERLE YÜZLEŞMEK


 

Kaçıncı kez yazdığımı hatırlamıyorum? Sırtımızda taşıdığımız ağır yükü yeniden yazmak zorundayım. 2023 yılının bitimine az kadı. Yazarın, basın emekçilerinin, edebiyat ve sanat alanının her dalıyla uğraşan insanların işi çok zordur. Bedeli ne olursa olsun halklara gerçekleri, yaşanmışlıkları anlatmalıdır ve yazmalıdır.

Türkiye’de dünyanın bir parçasıdır. Sorunlar burada baskılarla birlikte gün geçtikçe artıyor. İktidara gelenler, koalisyon hükümetleri ve askeri darbelerde halka sopa hep gösterildi. Basın ve edebiyat, sanat alanında olanların etliye sütlüye karışmayanları ayırıp, gerçekleri savunanlara ağır bedeller ödetildiği bir ülkede yaşamaktayız.  Düşünce özgürlüğü kapsamı denilsede, düşünce iktidar koltuğunda oturanlar için değişime uğramaktadır. Devletin resmi ideolojisi burada öne çıkıyor.

AKP ve MHP birlikte hareket ediyor. AKP iktidara geldiğinde özgürlüklerden söz etti. Zamanla kendi yerini koruyarak, planlayarak sağlamlaştırdı.  12 Eylül 1980 askeri darbesinin devamı olan uygulamalar günümüzde de devam ediyor.

Bu ülkenin devrimcilerine, aydınlarına, liberallerine, düzene tepki gösterenlere karşı polis ve jandarma öne çıkartılıyor. Yeri geliyor Kürt politikacılarına, Alevilere benzer uygulamalar yapılıyor. Sonuç itibariyle sorgudan sonra adliye, cezaevi ile basınıyla tecrit politikasını işletiyor.

Türk İslam sentezi Türkçülük, Sünnicilik geleneğini devam ettiren bir anlayışla Tarikatlar ülkesine döndürmeye devam ediyorlar. Yasaları kendilerine göre evirip çeviriyorlar. Tutuklanan basın emekçileri, mahkemeleri sürenleri ile halka gözdağı verdirilmeye devam ediliyor.

İnsanca yaşam için dili, kültürü, ten rengi ne olursa olsun insandır. Eşit koşullarda birlikte yaşamanın, insanın insanları sömürmediği bir gelecek için mücadele etmeliyiz. Yazmaktan, düşüncemizi açıktan savunmaktan korkmayalım. Bu dünya bizimdir.

Hüseyin Habip Taşkın

11.11.2023

 

 

 

20 Ekim 2023 Cuma

İNSANLAR ÖLDÜRÜLMESİN


 

Savaşlar tarih sayfalarından başlayarak, günümüze kadar uzanan sınıflı toplumlarda bile teknolojinin değişimiyle daha modern ölümcül silahlar tekelci sermaye tarafından üretildi. Üretilen her silah geri kalmış, sömürge, yarı sömürge, feodal ülkelere satıldı. 

Tekelci Sermaye ülkelerin yöneticilerine silah satarken, karşıt gruplarına da aynı silahı satıyordu. Bir ülkede iç karışıklık ve darbe yaptırarak, ülkeleri birbirine düşürerek ölümcül silahlarını demokrasi getiriyoruz adına satıyorlar. Aynı oranda din adamları savaşı kutsuyorlar. Savaş ve savaşlar insanlık suçudur.

Ortadoğu aklımın erdiğinde tahtadan, iki düğmesi aralıklı olan bir radyomuz vardı. Bu radyoyu gözlü radyoya benzetirdim. Savaşların olduğu, halkların oluk oluk kanlarının akıtıldığı, sakat kalındığı, mülteci konuma düştüklerini ilerleyen yaşlarda anlamaya başlamıştım. Afrika’da insanların açlıktan öldüğünü haber saatinde TRT haberlerinde ailece dinliyorduk.

Yıl 2023 Ölümcül silahlar yenilenerek, halkların kanını akıtmaya devam ediyor. Afrika yine aç. Ortadoğu savaş alanı ve adına da utanmadan uygarlık diyorlar. Din adamları savaşı kutsamaya devam ediyorlar.  

 

Filistin toprakları 1948'den önce Mısır ve Ürdün tarafından işgal edilirken 1967'deki Altı Gün Savaşı'ndan sonra ise İsrail tarafından işgal edilmiştir. Arap yarımadasında savaşlar, entrikalar, sömürüler, barbarlıklar bitmek bilmiyor.

Halkların birbirleriyle sorunu yoktur. Dünya ülkelerindeki yöneticiler ve sömürü çarkını elinde bulunduran dünya ülkeleri kendi barbar düzenlerini yönetebilmeleri adına ileriye doğru planlar yapıp, uygulamaya geçiriyorlar. Silah tekelleri de bu sayede ölümcül silahlarını satıp kan ve gözyaşı üzerinden paralarına para katıyorlar.

Özünde insanca yaşamak, paylaşmak hepimizin hakkıdır. Sermaye teknolojik aletleriyle, eğitimiyle her türlü propaganda aletleriyle halkları birbirine düşürebiliyorlar. Bizler savaşa hayır diyebilmeliyiz. Silahların ve sınırların olmadığı bir dünya mümkündür. Dili ve kültürü, ten rengi ne olursa olsun insandır. Birlikte bir arada yaşamanın koşullarını yaratmalıyız. Hepimiz insanız ve birer canız. Benim, senin onun yaşam hakkı varsa, herkesin de yaşam hakkı vardır.

Hüseyin Habip Taşkın

14.10.2023

https://tr.wikipedia.org/wiki/Filistin_Devleti#:~:text=Filistin%20topraklar%C4%B1%201948'den%20%C3%B6nce,n%C3%BCfusa%20sahip%20121.%20devlet%20olmu%C5%9Ftur.&text=(172.)

29 Ağustos 2023 Salı



  EGE 78'LİLER SANAT VE EDEBİYAT GRUBU ADINA DİYORUZ Kİ! CELALETTİN CAN YALNIZ DEĞİLDİR.                                                  BASINA VE KAMU OYUNA

   KHK ile kapatılan Özgür Gündem gazetesinde, dayanışma amacına yönelik bir günlük nöbetçi genel yayın yönetmenliği kampanyasına katıldıkları için "terör örgütü propagandası" yaptıkları suçlamasıyla yargılanan, aralarında sözcümüz Celalettin Can'ın da bulunduğu 13 gazeteci hakkında Nisan 2019 da ceza verilmişti. 1 yıl 3 ay hapis cezası verilen sözcümüz Celalettin Can'ın bu. Cezasının üst mahkemece onaylanması üzerine, en yakın cumhuriyet savcılığına giderek teslim olması istenmiştir. Bu gelişme üzerine sözcümüz Celalettin Can da bir açıklama yaparak 28 Ağustos pazartesi günü Çağlayan adliyesinde olacağını açıklamıştır.

   Özgür basına yapılan baskıları protesto ve dayanışma içeren bu olaydan, terör örgütü propagandası sonucu çıkararak cezalandırmak, ülkemizde hukuksuzluğun geldiği boyutları da ortaya koymaktadır. Mevcut yasalarda ceza gerektirmeyen hallerden ceza çıkarmak ne yazık ki olağan bir durum halini almış bulunuyor.

   Mevcut yasalara da uygun olmayan bu cezanın, zaten ağır sağlık sorunları yaşayan sözümüz Celalettin Can nezdinde daha vahim sonuçlara yol açmaması için uygulamaya konulmaması, en azından denetimli serbestlik uygulamasından yararlandırılması vicdanen ve hukuken de doğru olacaktır.

EGE 78 LİLER DAYANIŞMA VE DEMOKRASİ DERNEĞİ


27.08.2023

 

8 Temmuz 2023 Cumartesi

BOZULAN BOZULANA

 

İnsanların bozulması iklimlerin bozulmasına benzer.

Bozulan insan doğayı da bozar.

Nede olsa orta yerde sermayenin sinsi oyunu vardır.

Bozarlar gülüm bozarlar, insanların ve seninde ayarını bozarlar.

Oyun içinde oyun haftalık dizilere benzer.

 İzleyeni de kendisine benzetir.

Benzemeyeni de etkisiz kılmaya çalışır.

Çark böyle kurulmuş…

Bu çark kırılırsa doğa nefes alır.

Güneş gülümser.

Hüseyin Habip Taşkın

06.07.2023

 

2 Temmuz 2023 Pazar

-Neyin Ateşi-



Vicdan buraya uğramadı. Vicdansızlığın ateşiyle yandı Madımak.

Canlar karartıldı göz göre göre.

Madımağın ateşi sönmedi yürekler yangın yeri. 

Madımak Madımak olalı böyle zulüm, vahşet görmedi.

Hüseyin Habip Taşkın

02.07. 2023

28 Haziran 2023 Çarşamba

GİDEN GERİ GELMEZ


 

Türkiye’de her iktidarda, askeri darbelerde, koalisyon hükümetlerinde sopa halka, halklara, basına, yazarlara, edebiyatçılara, sanatçılara, bilim insanlarına ve muhalif gördüklerine göstermiştir.

AKP+MHP koalisyon hükümetinde de değişen bir şey yok. Kendi iktidarlarını korumaya, sağlamlaştırmaya ve cemaat ağırlıklı şeriat düzeni kurmaya doğru gidiliyor. Önündeki engelleri bir bir kaldırmaya devam ediyorlar. Önlerinde güçlü, birlikte hareket eden muhalefet yok.

Bugüne gelinmesinde rol oynayan, önceden planlanmış ve uygulamaya 12 Eylül 1980’de konulan Amerikancı askeri darbedir. Devrimcilerin, demokratların, liberallerin, aydınların üzerine çöküp, bugünlere kadar gelen süreçte yaşanılanların önünü açmıştır.

Merdan Yanardağ’dan önceki süreçlerde Selahattin Demirtaş ve kadrosunun dokunulmazlıkları kaldırıldığında gözaltına alınanlara, cezaevlerine gönderilenlere, belediyelere kayyum atamalarına, cumartesi annelerine ve nice olumsuzluklara sesimiz gür çıksaydı, banane demeseydik, görmemezlikten gelmeseydik şimdiki yaşananlar yaşanmazdı. Kendimizi ne birey olarak nede kurum olarak yeniliyoruz. Bulanık suda yüzüyoruz.

Toplumsal muhalefet olsaydı bugün Merdan Yanardağ olayı yaşanmazdı. Bizim en güzel yaptığımız iş bölünerek gruplara ayrılmak.  

Edebiyatçılar ve sanatçılar açısından ele aldığımızda, gün gelecek sesimiz gür çıkmadığı sürece içimizden bedel ödeyecekler çıkacaktır. Kitaplarımız yasaklanacaktır. Kendi düzenlerini kurduktan sonra sanat alanında her türlü yayınlar, etkinlikler bitecektir.

Korkmayın! Bu ülkede öldürülen gazeteciler, edebiyatçılarımız, sanatçılarımız vardır. Tutuklanan, ceza alan, kitapları yasaklanan sayısız insanlarımız vardır. Konserleri yasaklanan insanlarımız vardır. Onurlu yaşamak istemez misiniz?

Hüseyin Habip Taşkın

28.06.2023

 

22 Haziran 2023 Perşembe

BAKIŞ

 

                      


Dün gece bir başka geceydi.

Gökyüzündeki yıldızlar, boynuma sarılmışlar.

Ağlarım kendi halime, yanarım başkalarının haline.

Canı çıkmış insanların pahalılıktan…

Bilmem anlata bildim mi derdimi?

Ben susmadım ki…

Hüseyin Habip Taşkın

02.06.2023

9 Haziran 2023 Cuma

TİYATRO BAŞLIYOR 2023

                                         Tiyatro Başlıyor  
Her sene iki sefer uyutma turları başlıyor. Asgari ücret tespit komisyonu formalitesini tamamlayacak ve bizim adımıza karar verecektir.  Beklentiniz olmasın, asgari ücret karşısında her gün zam sağanağı altında ah, vah  deme sesleri koro halinde çıkacaktır. 
Önemli olan bizler ne kadar duyarlıyız? Kendi gücümüzün farkında mıyız? Mücadele alanında ne kadar aktifiz? 
Not: Bizler ezilmeye ve kapitalizm bizim sırtımızdan asalakça geçinmeye devam eder... 
Sonuç: Tüm olay birey olarak bizde bitiyor. Birey olarak toplumsal muhalefeti yaratırsak halkın  ve halkların söz hakkı doğar.
 



23 Mayıs 2023 Salı

İNSAN TÜRLERİ

 Satılık insan türlerini görmeye devam ediyoruz. Bunlara onursuzlar diyoruz.


Kadir Urgan'ın Düşüncesiyle İmparator Kedi


 HÜSEYİN HABİP TAŞKIN’IN

İMPARATOR KEDİ’SİNE DAİR
NA Yayınlarının yeni yerinde şiir üzerine söyleşilerimiz esnasında önüne konulan/gelen Hüseyin Habip Taşkın’ın İmparator Kedi Adlı çalışması şiir nasıl okunmalı konusunda konuşmanın, nasıl okunmalı başlığının çeşitlenmesine yol açtı, hikaye, roman, deneme nasıl okunmalı diye konuşurken aklım fikrim önünde duran İmparator Kedi adlı çalışmada kaldı. Bir an önce İzmir’de yaşayan yazın insanı Sayın Hüseyin Habip Taşkın'ın 2023 yılının ilk aylarında Na Yayınlarından basılan İmparator Kedi adlı yapıtını okumak için bende karşı konulmaz bir istekli oluşun halinin devreye girmesine neden oldu. Şiir hakkında söyleşimiz/sohbetimiz biter bitmez İmparator Kedi adlı yapıtı çayımı yudumlarken okumaya başladım. Okumanın bana kazandırdıkları bende bıraktığı etkiye geçmeden daha ilk tümcede Fabl türünde bir yapıtla karşı karşıya kalış durumunu yaşadım. (ki Kitabın adı bile bu çağrışımı yapmaktadır.) Yazar Dostumuz Zamanımızın Ezop’u olmuş diye bir notu defterime düştükten sonra İmparotor Kedi’yi okumayı sürdürdüm. Her tümcede başka başka mesajlar almaya başlamak doğal olarak alınan notların çoğalmasına neden oluyordu. Kitabı okumadan önce bu çalışmanın mizah kitabı olabilir mi diye var olan varsayımın daha çalışmanın ilk parağrafında bu çalışmanın mizah kitabı olmadığını farkına varış “İmparator Kedinin topraklarına toprak katma, ekleme, büyütme hayaliyle şekerleme yaptığı “tümcesi bu çalışmanın mizah kitabı olmayacağı yönünde ilk uyarıyı bana vermiş oluyordu.” İmparator Kedi ceviz ağacından yapılma tahtında, içi pamukla doldurulmuş çiçek desenli minderin üzerinde oluruyor, sınırlarına biraz daha toprak ekleyerek büyütmeyi hayal ediyordu. Bu tatlı hayallerle şekerleme yapıyordu.(Sayfa7)
Kedimizin tatlı hayalleri kurmasının ardından Tek Adam oluşunun vurgulanması İmparator Kedinin bir Diktatör oluşunun ilk ip uçunun yakalanması bilgisi getiriyor. İlk sayfada birkaç ip uçu yakalamak dikkatli okuma gerektiren bir çalışma ile karşı karşıya oluşu getirdiğinden, hızlı okuma bu andan sonra yerini yavaş okumaya bırakacaktır. Kitabın Editörü Nejla Aslan bir sayfa sonra ne olacak diye okuma yöntemine karşı ben yavaş okuna yöntemine geçiş yaptım.” Bir sonraki sayfada neler oluyor diye dosyayı heyecanıma yenik düşerek hızla okudum. Çünkü olaylar birbirini öyle bir takip ediyordu ki o ormanın içinde kendime kuytu bir yer bularak eşlik ettim (Editör Nejla Aslan’ın kitabın arka kapağındaki yazısı) Kitabın editörünün okumasıyla benim okumam zıtlık içeriyor olması beni İimparator Kediyi okumamda daha dikkatli olmaya yönelti. Artık çalışmayı harf harf , hece hece , tümce tümce, sayfa sayfa , bölüm bölüm dikkatli okunmak zorunydadım. Mülkiyetli yaşama geçişle birlikte başlayan liderli yönetim anlayışında tek adam oluşun karşılığı büyük bir çoğunlukla diktatörlüğe doğru gidiş yönündedir. Eyvah kedimiz Diktatör bir kedi olacak. Ev Sahibimin kedisinin Diktatör Kediye dönüşmesini gözler önüne getirdim, Bizim Kedinin Mahallesini Tek Adamı olup mahallede hüküm sürüyor olması pek mantıklı gelmese de, gelecekte kedi odaklı bir öyküde konu olabilirliği konusu usuma geldi...
Yeryüzünde İmparator ya da Diktatör olan tek adamların (Benito Amilcar Andrea Mussolini , Yavuz Sultan Selim, Adolf Hitler, Francisco Franco Bahamonde, Kenan Evren gibi) birden çok adı olurken bizim kedimiz İmparator Kedi olarak adlandırılmış olması birazcık yadırganılacak bir durum gibi sayıla bilinir . Çalışmadaki diğer karakterler ad verilmesi özelliklerine, yönetim kademesinde konumlarına adlandırılmış olmaları, ad konusuna açıklık getirecektir. (Güvenlikçi Kedi, İçişlerine Bakan Kedi, Hizmetkar Dişi Kedi, Dışa Bakan Kedi, Şarlatan Kedi gibi) Tipik Tek Adam ya da Diktatör özellikleri, İmparator Kedi çalışmasının ilk sayfasında veriliyor. ”Herkes kendini konuşsun ve
gündeme kalsın diye her türlü kılığa girerdi. Gaza gerek yoktu. Gözleri parlayan bir ateşti. Birlerinin odun ateşe atması gerekmiyordu. Ayar veren hep kendisiydi. Tek Adam olduğundan kime ne dediği bilmez durumdaydı. Ağzından çıkanı kim denetleyecekti… Çünkü o bir İmparator Kediydi.(sayfa 7)
Bir sonraki sayfaya geçerken Yakın tarihimiz içinde çok konuşan Diktatör Kenan Evren ve diğer
çok konuşan politik insanlar usuma geldi. Olur olmaz her şey hakkından genelde ileri değil geri geri konuşan Kenan Evren kuşkusuz 12 Eylül döneminin Tek Adamıydı. Yapmış olduğu kötülüklerin hesabını vermeden bu dünyadan göçüp giderken az katılımlı bir askeri törenle toprağa verilecekti. Bu kısa Kenan Evren durumundan sonra İmparator ya da Diktatör Kedimizin sonu ne olacak diye iyiden iyiye meraklandım. İmparator Kedinin nasıl bir sonu olduğunu (öldüğünü) öğrenmek için kitabın 34 ve 35. sayfalarına gelmen gerekiyordu. Ormanın içinde gezinti sırasında çıkan bir yangın İmparator Kedinin ölümüne neden olacaktır ve cansız bedeni bulunmayacaktır.” Orman Yanıyor ( Sayfa 34)” Atı ani bir fren yapınca İmparator Kedi iki kolunu yana doğru açtı, aynı anda bir aşağı bir yukarı seri şekilde kollarını hareketlendirdi. Ne olduğunu anlamadı. Uçmaya başladığını zanneti. Uçtu uçtu, enerjisi bitince baş aşağı doğru, döne döne dere kenarına irili ufaklı taşların üzerine düştü pat diye düştü. Otların çalı çırpının, taşların üstene kan akmaya başladı.” ( Sayfa 34)” Gelelim İmparator Kediye….Her yerde aramalar devam ediyordu. Her hangi bir ize rastlanmadı. Uzay boşluğuna haber salmışlardı. Ne bir haber ne bir gören olmuştu( sayfa 35)”
Dünyanın ve ülkemizin yakın tarihi içindeki Tek Adamlara ve yaptıklarına baktığımızda, İmparator Kedi’nin onlar gibi oluş özelliğinde olduğu net biçimde görmekteyiz. İmparator Kedi’nin onlardan fazla bir özelliği kan dökmedeki sınır tanımazlığıdır. Bu noktada Diğer Diktatörler acımasız yönünden İmparator Kedinin çok gerisinde kalırlar. “Bundan sonra şatonun üzerinden kuş ve benzeri kanatlılar geçmeyecek, Gerekirse hepsini öldürün, köklerini kurutun. Kurutun ki cümle aleme ders olsun.(Sayfa 11) Şatonun üzerinden geçen kuşlar, leylekler ve diğeri yağmur damlacıklarına benzer şekilde bahçeye pat pat düşüyorlardı. Aşçı büyük kazanlarda kuş çeşitlerini pişirecekti. Şatonun giderleri bir nebze olsun şimdilik azalacaktı. (sayfa 12)” Kuşlar casus olabilirler. Bizleri izleyerek karşı tarafa bilgi verebilirler (Sayfa 12) Başta kalma adına gökte uçanı katleden İmparator Kedi, kendisine ve kurduğu karşı yıkmaya çalışan Lağım Farelerine, Tarla Farelerine ve Kenar mahallerde oturan kedilere neler yapmazdı. emirlerini yerine getirenlerin başında olan Güvenlikçi Kedi görevi gereği acımasız olmak durumundaydı.. “Saygı değer yüce efendimiz başını kaldıranı uçuyoruz. Ağaç değil ki tekrar baş olsunlar. İsterseniz asit kuyularına atalım.Daha şenlikli olur..Namınız yürür.(Sayfa 10) Faili Meçhul ya da işkence dönemlerinde asit kuyuları eli kanlı diktatörlük yönetimleri yaptıkları katliamlarda geride kanıt bırakmamak için uyguladıkları acımasız yöntemdi , bu yöntemİmparator Kedi döneminde mutlaka uygulanmıştır.
İmparator Kedinin diktatörlüğü yeryüzünde görülebilecek en acımasız diktatörlüktür. Tanrı böylesi diktatörlerden hem dünyamızı hem de ülkemizi korusun. Dünyamız ruh hastası diktatörler yüzünden milyonlarca İnsan büyük bir hiç uğruna yitirmiştir. Kitaptaki şatodan sonra mekan olan ormanda canlı varlılığının büyük çoğunluğunun yok edilmesi, bir biçimde günümüz diktatörlerinin zalimce uygulamalarına göndermedir.
Kitapta mekânlar Şato ve şatonun dışıdır. Şatonun içindekilerin İmparator Kedinin Diktatörlüğünü sürdürücü konumunda olmalarının yanında, İmparator Kedinin yerine geçmek için planlarıda vardır. Şato bir anlamda iktidar savaşımın olduğu bir alandı. İktidar düşme devrilme korkusu İmparator Kedi’yi çevresine güven duymamasına neden olacak ve bu durum onun korku İmparatorluğu kurmasına doğru evrilecekti. Şatonun içinde ona karşı darbe yapacakları karşı önlemleri alan İmparotor Fare şatonun dışında ona karşı bir devimim içinde olan Farelere ve onların önemli adlarına karşı yok etme politikası uygulaması sürekli dener, en ufak söylentide önemli adlar yok edilme durumu devre girer. Akıl Hocası adlı Fare, İmpartor Kendinin Talimatıyla İç İşleri Bakanın emrideki derin yapılarca öldürülür. “ Bu çürük sesleri susturmak milletin ve vatanın bekası için elzemdir” (beka meselesi iktidarların demek ki hep önemli meselesi), Akıl Hocası Kediye ne mi oldu? Mesai bitiminde evine gitmek için sokağa çıkınca demircilerin yayında çıkan zehirlii okla vurulduğu söylentisi çıktı. Böylece işine son verildi, susturan asıl kişiler karanlıkta kalsa da bu işi yapan derincilerdi. İçişleri Bakanı Kedi, ortalığı yatıştırmak adına radyoda bir açıklama yaptı: - Bu cinayet sınır ötesinden gelenlerin işidir. Sınırımız aşkına birlik içinde beraber olalı. Yüce güç İmparatorumuzu korusun (Sayfa 13, 14). Baskıcı yönetimlerde faili meçhul cinayetlerin olması olmazsa olmazı gibi bir durum olduğu bu çalışmada da bir kez daha görmüş oluyoruz.
İmparator Kedi Diktatörlüğünü sürdürmek için elinden gelenin çok çok fazlasını yapmış olsa da
Şato içi darbe ile Diktatörlüğü feci ölümüyle son erecektir. İmparator Kediden kurtulmak için çeşitli entrikalar içinde planlar kuran Şarlatan Kedi, Dış İşleri ve İçişleri Bakanı İmparator Kedinin ardında iktidar Savaşı verirler. Şarlatan Kedi yeni imparator yani diktatörleri olur. Her iki bakanda görevden alınacak ve şatoda yeni sayfa açılacaktı. Bu yeni sayfa katliamlarla eski sayfaların bir benzeri olacaktı. Şarlatan Kedi, İmparator Kediden daha acımsasız çıkacak yani gelen gideni aratma durumu ortaya çıkacaktı. Şarlatan Kedi Şatoda zevk âlemlerine dalınca gerek Şatoda gerekse Ormanda yaşam biçimi değişecekti.” Şatoda kuralların bir hükmü kalmamıştı. Dişilere cinsel saldırı vardı. Direnen dişiler kim vurduya gidiyordu. Açılan davalarsa soruşturmaya gerek yoktur onayıyla düşüyordu. Memleket işleri başka yollardan gidiyordu. Önüne gelen çetesini kurmuş, gelen geçenden haraç alıyorlardı. Çeteler askeri birliklerle kanka olmuşlardı. Kendilerne göre piyasayı yönetiyorlardı. (Sayfa 39) Şarlatan Kedi aylar sonra devleti yöneten kişi olma durumuna döndü. Tüm kurumları kendisine bağlattıp, devleti kimin yönettiğini yeniden hissetirmişti. Girdiği ilişkilerden doğan çocuklarıyla birlikte devleti bir aile şirketi yönetme durumu başlamıştı..Yoksulluk içinde olan halka dayatılan vergiler nedeniyle yoksullar daha bir yoksullaşmışlardı. Vergi toplamak bahanesiyle çiftçiler ve esnaf dayatılan baskılar onlarızor durumda oluş biçimive getirecekti.” Gün ağarmadan şatodan atlılar çıkıyordu.Önlerine gelen çiftçilerden buğday, arpa, esnaftan da mangır adı altında vergiler alınıyordu. Alamadıklarında kırbaç cezasıyla idare ediyorlardı. Asıl büyük cezayı ekinleri yakarak veriyorlardı. (Sayfa 41)
Şarlatan Kedi tam anlamıyla bir Diktatör Kediye dönüşecekti. Onun baskıcı yönetimine maruz kalanlar Siyah Fare öncülüğünde örgütlenip, silahlı mücadeleye ve silahlı direnişe başlarlar.” Siyah Fare ile yol arkadaşları mızrak, ok, kılıç kalkan elde imparatorun birliklerine pusu kuruyorlardı. Bu sırada ağaca bir iki hamleyle çıkanlar ağacın kalın arkasına ve yeşil yaprakların gizleniyorlardı.” (Sayfa 40) Verilen bu mücadele sonunda imparatorluk bir anlamda itibar yitimine uğruyordu. Bu durum İmpartor Şarlatan Kedinin ruhsal durumu bozacak duruma kadar gelecekti.Şatonun Cephaneliğinde yüklüce cephane çalışını İmparator Kediyi kuşku manyağına dönüştürecek(sayfa 41) Alınan önlemler hiçbir işe yaramayacak , Siyah Fare öncülüğünde örgütlenen halk özgürlüklerine kavuşmak için savaşmayı öğrenirken bir yanda birlikte yaşanayı paylaşmayı öğreneceklerdi. Dişi ve erkeğin eşit koşullarda yaşayarak özgürlüğe kavuşacakları günler yakındı. “ezilenler hayvanca bir yaşamın eşitllik ilkesi doğrultusunda olmasını istiyorlardı. Üreten biziz, yönetende biz olmalıyız diyenler fazlaşıyordu. Ölümü göze alarak susamışçasına özgürlüğe koşuyorlardı. (Sayfa 43) Ölümü göze alarak susamışçasına özgürlüğe koşanlar ile şatonun içinde sağ kalan İmparatorluğa son ve indirici darbeyi indirmek için imparatorluk merkezi olan şatoya saldırırlar. Bu saldırının sonucunda önce şatodaki tüm yöneticiler, sonrasında Şarlatan Kedinin tüm eşleri, ve çocukları öldürülür. En son olarak Şarlatan Kedi öldürülecekti. “ Şatonun son katına çıktıklarında Şarlatan kedisini korku içinde buldular Duvarın üzerinde masum ayaklarına yatmış, ‘beni bağışlayın’ dercesine boynunu bükmüştü. Ellerinde her türlü silahı olan asiler zevk alarak saldırıya geçtiler.Şatoda Şarlatan Kedi’nin iniltisi duyuldu “Ah anaaammm yandıııııımmm”. Aşağıya atılan Şatonun Şatlatan Kedi’si toprağa çarpar çarpmaz gemişçe bir oyuk açıldı, ayakları havada kaldı (Sayfa 43)
Şato baskınında sonra eşitlik esasına dayalı eğitimin, sağlığın, bedava,herkesin işi ve evi olduğu , şeffaf bir yönetim biçimi inşa edildi. Siyah Fare öncülüğünde yapılan bu devrim ormanda yeni bir yaşam biçimi ortaya çıkardı. Hayvanlar düşüncelerini özgürce söylemeye başlamışlardı, en önemlisi tehdit, cinayet ve zulüm yoktu..
Siyah Farenin Ormanında bu güzel gelişmeler olurken sınır ötesindeki komşuları ve diğer ülkelerin yöneticileri bu gelişmelerinden rahatsız oldular. Ülkelerinde aynı durumla karşı karşıya kalmamak için yeni kurulan bu yapıyı yıkmak için n güç birliğine gittiler. Yaptıkları toplantılarda aldıkları kararları ve planları uygulamaya koydular. Öncelikle gelişmiş silahlarla seri biçimde saldırılacak, yönetici şekli değişecek, kukla bir yönetim iş başına getirilecek ve ardından Siyah Fare’nin ormanının yer altı ve yer üstü ganimetleri paylaşılacaktı. En Baba İmparator ganimetlerin yüzde yetmişiini alacak, kalan yüzde otuzluk ganimet diğer imparatorlukların arasında pay edilecekti.
Bu paylaşım amaçlı saldırı planı yakın tarihlerde olan emperyalist devletlerin savaş politikalarının ip uçlarını veriyordu. Siyah Fare’nin Orman Ülkesindeki devrim ne pahasına olursa sönümlendirilmeliydi. Saldıgan güçler Halepçe Katliamı benzeri bombalar kullanarak katliamlara varan saldırılar yaparlar. “ Ortalık kan ve barut içinde, çirkin bir filmin içindeymiş gibi koşturan hayvanlarla dıldu. Sonra elma kokusunuandıran dehşet bir koku yayıldı.”(Sayfa 48) Bu saldırı sonrasında Siyah Fare radyodan yaptığı konuşmasıyla saldırganlar gerçek niyetlerini açıklayacak, direnişi örgütleyip ülkelerine sahip çıkacaklarını kararlığını ilan edecekti. Siyah Fare radyodan yaptığı konuşmasının olduğu anlarda En Baba İmparator Kendi Halkına seslenip, saldırının akılı olun dersinin verilmesi amaçlı (ABD’nin Demokrasi dersi vermek için öteye beriye saldırmasına denk bir açıklama) olduğu ve bu ders verildikten sonra orada kalıcı olup olmuyacakları konusu o an ki koşullara göre değerlendirilip karar verilecek bir konu olduğunu belirtecekti.
Bu demeçler Savaşının ardından saldırganlar saldırı dozlarını artırırken, Siyah Fare güçleri vur kaç taktiğiyle saldırganlara büyük kayıplar veriyorlardı. Saldırganlar ağır kayıplar verdiği bir saldırı sonrasında yeni ve daha güçlü bir silahı kullanma kararı alırlar. Kimyasal karışımlı bir bomba ilk kez denenecekti. Kimyasal karışımlı bomba Siyah Fare’nin Ormanına atılır. Kimyasal karışımlı bu bomba çok sayıda hayvanın ölümüne neden olur. Direniş güçleri bu anlamda ağır bir yenilgi almışlardı. Çok sayıda esir alınmayla sonuçlan bu saldırı sonrasında esir alınanlar bir adaya götürülür, burada hayvanlık (insanlık onuruna)onuruna yakışmayan işkençeler ve iğrenç uygulamalar yapılır..
Ağır yenilginin ardından yine Siyah Fare’nin Komutasındaki Direniş Güçleri Saldırılarına devam ediyorlardı. Bu saldırılar En Baba İmparator’un ordusuna ağır kayıplar verdiriyordu. En Baba
İmparator bu durumun etkisiyle sinirli bir adam olmuştu.
Bir müddet sonra Siyah Fare’nin kimyasal Saldırı sırasında yaşamını yitirdiği taraftarlarınca açıklanır.Siyah Fare’nın ölmesine rağmen direnişin süreceği kararı saldırganların sonunu getirecek önemli bir devinim başlangıcı olacaktı.Bu arada saldırganların ülkesindeki halklar ayaklanmıştı..Siyah Fare’nin ışığı diğer halkları da aydınlatmış, her yanda özgürlük rüzgarları esmekteydi. Siyah Fare’nin ülkesine saldıranlar yenilgi üstüne yenilgi alıp arkalarına bakmadan işgal ettikleri bölgeleri terk ediyorlardı. Siyah Fare Ülkesinde verilen mücadele başarıya ulaşması diğer imparatorluk ülkelerindeki özgürlükçü hareketleri için olumlu etki yapacaktı. O ülkelerde verilen savaşımlar sonucunda tüm imparatorlukların saltanatları yıkılıp, yerle bir oluyordu. Bu gelişmeler sırasında
imparatorların en babası olan En Baba İmparator Savaş şuçlusu olarak yargılanır ve idam edilir..
Siyah Farenin ülkesi yeniden inşa edilir. “ Siyah Fare Ülkesinde tarıma, ekonomiye, bilime dayalı çalışmaların hız kazandığı, hayvanca yaşamın birlikte örüldüğü, paylaşıldığı, bölüşüldüğü özgür bir yaşam tarzı yeşerip gelişti. Siyah Fare’nin mücadelesi, dilden dile, nesilden nesile, çocuklara anlatılan bir hikayeye dönüştü. (Sayfa 65)
Yazın insanı Sayın Hüseyin Habip Taşkın’ın 2023 yılının ilk aylarında Na Yayınlarından basılan İmparator Kedi adlı yapıtı yukarıdaki paragrafla sona eriyor. Kahramanları hayvanlar olan bu çalışmada anlatılanlar aslında yakın zamanlarda yaşanılan Tarihin içindeki olaylar hayvanlar üzerinde anlatılmasıdır. Unutmak gibi , duyarsız kalma gibi hastalığın yaygın olduğu bu zamanlarda bu çalışma aslında yakın tarihlerde yaşananları bir daha anımsatma işlevi görüyor.Kitapta anlatılanlar Tek Adam ya da Tek Parti Diktatörlüklerinin en kanlı faşişt uygulamalarıyla neredeyse bir bire bir örtüşüyor. Baskıcı anlayışları karşı öfkeye duyulmasının yeniden anımsatılması bu anlamda ö çalışmanın bir başarısıdır. Yine Tek Adamlık sevdasıyla diktatörleşen yönetim insanların nasıl bir hastalıklı ruh halinde oldukların gösterilmesi çalışmanın başarılarından biri daha olmuştur. Yöneticilerin ne kadar acımasız olduklarını anlatılan bölümlerde savaşların ve işkencenin vahşeti yüreğimizi sızlatıyor. Yönetim Kademelerinde olanların yönetmekten ziyade hırsız olmaları bize hırsızlık hakkında sosyal Voltaire yada Charles Bukowski’ye atfedilen sözleri anımsatıyor.
”Sıradan bir hırsız paramızı, cüzdanınızı, bisikletinizi çalar. Politik hırsız ise geleceğinizi, hayallerinizi, bilginizi, sağlığınızı, gülümsemenizi çalar. İkisinin arasındaki fark sıradan hırsız sizi seçer. Siyasi hırsızı ise siz seçersiniz”.
Yönetenlerin acımasız ya da hırsız olacaklarını bile bile seçiyor, yapılanlara tepki vermeyip sessiz kalma durumunda olmaktan sıyrıldığımız an yani üreten de biz yöneten de biz olmalıyız şiariyle örgütlenme durumuna geçip, değişimi gerçekleştirdiğimiz an yaşadığımız ülke ve gezegen daha yaşanılır güzel bir ülke ve gezegen olur. Bu gerçeği bizler anımsatma görevini çalışmasıyla üstlenmiş olan Yazın insanı Sayın Hüseyin Habip Taşkın’ın, yaptığı tüm çalışmalarda anıtsatma durumunu çok iyi okuyucusuna aktarır. Bu çalışmada bu özelliği görmüş olmamız onun çalışmalarını izleyenleri şaşırtmamıştır. İzmir’de yazın alanın Evliya Çelebisi, belgeselcisi olan Hüseyin Habip Taşkın İmparator Kedi adlı çalışmasıyla karşımıza Çağımızın Ezop’u olarak çıkmıştır. Çoçukluğumuzun Falb’larını yeniden bizlerle buluşturan (büyükler için fabl olmuş diyebiliriz sakınca yok) Hüseyin Habip Taşkın’a çok çok teşekkürler. Bu türden anlatımlı çalışmaların çoğalması dileğimizi yineleyerek, çağımızın Ezop’larının ve Jean de La Fontaine'lerinin çoğalması yine ayrı bir dileğimizdir. Yazınımızda yeni ve çağdaş Ezop’larının ve Jean de La Fontaine'lerin olnası yazınımız için büyük bir kazanç olacaktır.
Bizim kısa bir özetini verdiğimiz, birazda eleştirisini yaptığımız yazın insanı Hüseyin Habip Taşkın’ın Na Yayınlarından basılan İmparator Kedi adlı çalışması mutlaka defalarca dikkatlice okunması gereken bir yapıttır. Hüseyin Habip Taşkın’ın EMEĞiNE KALEMİNE SAĞLIK diyorum ve yazıdaki son noktayı koyuyorum … Kadri URGAN -2023 Mayıs –İzmir

22 Mayıs 2023 Pazartesi

Ege78'liler Sanat Ve Edebiyat Grubu

 Ege 78'liler Sanat Ve Edebiyat Grubu'nun bugün Na ve Kil Kafede yapmış olduğu kendi içindeki etkinlikte, Ahmet Karbeş, Hacer Çet ile Gülan Kaya'nın okudukları birer şiir üzerinden değerlendirmeler yapıldı. Dilek Şenol arkadaşımızda Mihriban türküsünü söyleyerek son noktayı koyduk.








16 Mayıs 2023 Salı

DÜNYAMA BAKIŞ


 

Kendi özyapısıyla dünyayı seviyorum.
Döneklerini, satılıklarını, zulüm edenlerini sevmiyorum.
Birde dünyayı yönetenlerin, içine sıçtığı çarkı sevmiyorum.
                       Hüseyin Habip Taşkın

SIRANIZI BEKLEMEK İSTEMİYORSANIZ...

     Seçimleri sorgulamamız gerekiyor. Hem seçim yapılıyor ve ardından Kayyım atanıyor.  Yeri geliyor  polis sorgusu, ardından adliyenin yol...