2 Nisan 2024 Salı

SIRANIZI BEKLEMEK İSTEMİYORSANIZ...

 

   Seçimleri sorgulamamız gerekiyor. Hem seçim yapılıyor ve ardından Kayyım atanıyor.  Yeri geliyor  polis sorgusu, ardından adliyenin yolu gösteriliyor. Sonrasında cezaevi... Ülkemde insan manzaraları alabildiğine çeşit çeşit oyunlarla örülmüş bir kabusun içinde harmanlanmaya çalışılıyor. 

   31Mart 2024 günü Belediye Başkanları,  Meclis Üyeleri seçildi. Muhalefet ezberleri bozan bir sonuçla birçok ili ve ilçeyi aldı. Yıllardır demokrasi ile değil AKP'nin tek adamıyla yönetiliyor ülkemiz. Kendi iktidarı uğruna tüm kurumları elinde bulundurmaya çalıştı, çalışıyor. 

   Baskılar, cezalar artarken, hayat pahalılığı, yoksullukta arttı.  

   DEM Parti 7 il ve ilçeleri aldı.  Adalet Bakanlığı'nın itirazı üzerine DEM Parti Van Büyükşehir Belediye Eş Başkanı seçilen Abdullah Zeydan'ın seçilme hakkını geri aldı. Gasp edildi denilirse daha doğru olur. AKP Kayyım atamalarını rutin hale getirdi. Van'da oy çokluğu ile  alınan Belediye seçimi, u dönüşüyle AKP'ye veriliyor. Yasa kılıfına göre değişime uğruyor. 

   Direnen bir Kürt seçmen var. Halk ve halklar var. 

   Sonuç olarak baktığımızda pabuç çok pahalı ve el yakıyor. Van'daki yaşananlara göz yumulursa bunun ucu Türkiye'nin her yerini saracaktır. CHP, İYİ Parti, EMEP, Sol Parti ve diğerlerine sıra gelecektir. Dayanışma zamanıdır. İnsanca bir arada kavgasız, gürültüsüz, ötekileştirmeden yaşamak hepimizin hakkıdır. 


16 Şubat 2024 Cuma

Okyanusu Aşmak Kitabı Hakkında Düşüncem

 


Merhaba Canlar:

Yazar Serap Ergun’un Okyanusu Aşmak kitabı üzerine düşüncemi sizlere aktaracağım. Kırk Kitap Yayınlarından 2023 yılında çıkmıştır. Yüz otuz dokuz sayfadan oluşmaktadır. Yazarımızın ilk kitabıdır.

Yazarımız her konuya bir başlık koysada bir bütünlük içinde sade bir dille, birinci tekil şahıs olarak anlatmıştır. Betimlemeleriyle, gözlemlemeleriyle, kurgularıyla, iç monologlarıyla, bilinç akışıyla, mekanlarıyla okurlarına barbar erkek düzeninde, kapitalizmde  kadın yaşamının zorluklarını inatla, kafasına koyduğu doğrularıyla bir kadının her işi yapabileceğini ortaya koymuştur.

Mekânları farklı olsada gemide çalışmak için Deniz Eğitimi alıyor. Aslında kitapta bir kadının kafasına koyduğu bir işi, bunu erkekler yaparı değil, kadınlarda yapar diyerek mücadelesiyle anlatıyor. 

Toplumumuzda Osmanlıdan gelme bir gelenek vardır. Bu geleneğin ne yazık ki bugün bile izlerinin ağırlığını görmekteyiz. Kadının yeri evidir. Kocasının yanıdır, çocuk yapsın, onu bunu yapsın diyerek kadını eve kapatmak isteyen bir yoz düşüncenin karşısında kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olduğunu yazarımız kitabında mücadelesiyle anlatmaktadır.

“Gemi Adamı Olur” başlığında dikkat edileceği üzere her iş erkeklere aittir diye cinsiyet ayrımcılığının olduğuna işaret ediyor. 

Bir kadının gemide çalışacağını hiç kimse düşünemez; yakıştıramayanlarda olur. Yazarımız gemide çalışacak bir kadının kızı tarafından nasıl engellenmeye çalıştığını psikoloji üzerinden anlatırken, endişesini de açığa çıkartıyor. Annesi ise kafasına koyduğu işi yapmak ve görmek için son noktayı koymaktadır.

Gemide işe başlamak için başka bir mekâna yolculuk yapar. Heyecanlı olmakla birlikte düşüncesinde nasıl olacağını, neyle karşılaşacağını? Anlatımıyla, duygusuyla, iç dünyasıyla okuyucusuna yansıtmıştır.

Gemi devasa büyüklüktedir. Kendisini karşılayan birinci kaptanın kadın olduğunu, geminin dışı ve içi hakkında bilgi vermektedir.  İç kısımdaki kokunun ağır olduğunu, alışması zaman içinde olsa bile geminin her yerinin temizlenmesi gerekiyor.

Görev yapacağı mutfağın yağ ve pislik içinde olduğunu gördüğünde duyguları, düşünceleri alt üst olur. Personelden yardım edenler sayesinde mutfağını temizletmiştir. Aşçıbaşılığını gayet güzel yapmaktadır. Gemide kim kimdir? Huyunu suyunu detayına kadar öğrenir. Tavrını ona göre koyar.

Kadının cesaretli oluşunu, tavrından ödün vermeyişini eylemleriyle, söylemleriyle anlatmaktadır. Gemideki insan profili karadaki insan profilinden ortak yönleri olsada farklı yanları vardır.

Gemide çalışanların alkoliklerini, uyuşturucu kullananlarını, ispiyoncularını, ispiyoncularında zamanı geldiğinde nasıl harcandığını? İşine son verilen birinin gemiden nasıl indirildiğini, gemi limana yaklaşınca yükünü boşaltılması sırasında, personelden birkaçı izinli alış verişe çıkar.  Yazarımız gemiye uyuşturucu ve alkollü içeceklerin nasıl girdiğini çalışanlar üzerinden anlatmıştır. Geneleve cinsel ihtiyacını gidermek için gidip gelenlerin ruh ve halini ortaya koymuştur. 

Gemide çalışan elemanlarının gözlemlemesi yerli yerindedir. Burada inşaların psikolojilerini ve yansımalarını ortaya koymuştur.

Okyanusu Aşmak kitabını daha iyi anlamak isterseniz okumanızı öneririm. Belki benim düşündüğümden daha farklı düşünmeniz, yorumlamanız olabilir! Okurken farklı düşünceler süzgecinizden geçer. Sizi sizden alır bir geminin içinde yolculuğa çıkartır.

Hüseyin Habip Taşkın

14.02.2024

 

12 Ocak 2024 Cuma

Kitap Tanıtımı Yazar Züleyha Akın Kitabının adı Soğuk İklimlerin Sıcak Düşleriydi.

 


Yazar Züleyha Akın

Kitabının adı Soğuk İklimlerin Sıcak Düşleriydi.

İzan Yayıncılık 2022

Anı Öykülerden oluşmaktadır. Birinci tekil şahıs anlatımı vardır.

Kitabı okuduğumda kurgu, betimleme, Olay ve Durum öykülerine girsede, toplumcu gerçekçi, sosyalist bir anlatımın izleri bulunmaktadır.

Her öyküsü okuyanı o günleri yaşamasada geçmişe götüreceği kesindir.  O izlerde geçmişi kendi düşüncesiyle şekillendirecektir. Farklı farklı konular işlensede hepsi bir bütünü içinde barındırıyor.

Öykülerindeki anlatımda bizleri düşünmeye ve sorgulayıcı yönümüzü aktifleştiriyor.  Öykülerinde beni düşünceye ve sorgulamaya iten konulardan birkaçı da bizim 78’kuşağında yaşadıklarımızın, hatalarını ve doğrularını sorgulamadığımız ortaya çıkıyor.

Benim anlatımımla kısacası ana hatlarıyla buraya kadardır. Kitabı okursanız, okumanızı öneririm. Okuduğunuzda ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.

Yazar Züleyha Akın’a emek verip, kitaplaştırdığı anı öyküleri için teşekkür ederim. Okuru çok olsun. Yolu açık olsun.

Hüseyin Habip Taşkın

12.01.2023

17 Aralık 2023 Pazar

ON DOKUZ ARALIK



 

19 Aralık 2023 geliyor.  Geçmişe baktığımızda 19 Aralık 1978 Maraş, 19 Aralık 2000 tarihine baktığımızda ‘Hayata Dönüş Operasyonu’nun katliamını görmekteyiz. 19 Aralık 1978 Maraş Katliamına baktığımızda başta Alevilerin, Kürtlerin, devrimcilerin evlerine, işyerlerine hedef gösterilerek saldırabilirsiniz, istediğinizi yapabilirsiniz denilmiştir.  

“19 Aralık'ta kentteki Çiçek Sineması'na, o dönemin milliyetçi filmlerinden biri olan, Cüneyt Arkın'ın başrol oynadığı “Güneş Ne Zaman Doğacak”ın gösteriminde, saat 21.00'de patlayıcı madde atılması…” olayların başlamasını işaret ediyor.

19 Aralık 2000 yılına baktığımızda F Tipi Cezaevlerine geçiş ve ağır tecrit koşullarını protesto etmek amacıyla açlık grevi yapan devrimcilere karşı yirmi cezaevinde eş zamanlı yürütülen operasyon sonucunda otuz iki devrimcinin ve iki kamu görevlisinin ölümü üç yüze yakın devrimcinin ağır derecede yaralanmasına neden olunmuştu.

Oysa Hayata Dönüş Operasyonu ile Maraş olayları bilinçlice tezgâhlanan oyundur.  Yargılananlar ise sadece oyunu tezgâhlayanlar değildir; işin formalitesidir. Her iki olayın tüm çıplaklığıyla aydınlanmadığı, devletin anlayışı değişmediği sürece katliamlar bu ülkenin her tarihinde var olacağını gösterir.

   Hüseyin Habip Taşkın

        17.12.2023

https://www.ihd.org.tr/19-aralik-katliamini-unutmadik-unutturmayacagiz-2/

https://bianet.org/haber/maras-katliaminin-43-yili-turkiye-nin-kara-lekesi-255035

19 Kasım 2023 Pazar

“AHPARİG” ARKADAŞIMSIN HIRANT


 

19 Ocak 2007 tarihi Türkiye için kara bir lekedir. Gerçek suçlular yargılanmadığı sürece bu dava bitmez. Bu ülkede ötekiler diye adlandırılanlara iyi gözle bakılmadığı Hırant Dink’in katledilmesi ve gelişen olaylar zinciri bizlere gayet iyi anlatıyor.

Hırant Dink’in öldürüldüğü gün Ogün Samast’sın yaşı küçük olsada, ona verilen görevi yerine getirdi. Rakel Dink’in sözleriyle “Bir bebekten katil yaratan karanlık.”  Kim bu karanlık? Yaşadığımız ülkemizin anlayışı Türk İslam Sentezi ile bütünleşen Sünnicilik ile harmanlanan anlayışın bir ürünü var olduğu sürece, Tahir Elçi, Musa Anter gibi daha çok aydın insanların öldürüleceğinin önü açıktır.

Hırant Dink davasında devletin makamlarında olanlardan kimi isimler öne çıktı. Yargı derinlemesine gitmediği gibi yüzeysel ve uzatmaları oynayarak birkaç kişiye ufak tefek cezalar kesti. Türkiye’de olan olaylara baktığımızda asıl devletin kendi içindeki gücü bulunduranlar ve iktidarda ya da koalisyon hükümetlerinin sorumluluğu bu işlerde vardır.

Olacak olan olayların senaryosu her zaman yazılır. Bu senaryo kısa zaman içinde değil, yıllar öncesinden hazırlanır. Her devletin basında bulunanlarla, yazarlarıyla ele alırsak tehlikeli, az tehlikeli diye adlandırdığı isimler vardır. Hepimizin devlet tarafından fişlendiği dersem daha iyi anlaşılır olur.

Bizlerin görevi çok açıktır. Türkiye’de ve dünyada dilleri, kültürleri, ten rengi ne olursa olsun insandır ve birer candır. Birlikte yaşamanın yolu tüm halkların dayanışmasından geçer. Hiçbir halk bir halkın düşmanı değildir.

Türkiye’de öldürülen tüm gazetecilerin, yazarların kimler tarafından organize edildiği bellidir. Karanlıkları aydınlığa çıkmalıyız. Bu uzun soluklu bir mücadeledir. Bedelleri çok ağırdır. Aydınlık bir dünyada yaşamak istiyorsak susmayın…

Hüseyin Habip Taşkın

19.11.2023

11 Kasım 2023 Cumartesi

GERÇEKLERLE YÜZLEŞMEK


 

Kaçıncı kez yazdığımı hatırlamıyorum? Sırtımızda taşıdığımız ağır yükü yeniden yazmak zorundayım. 2023 yılının bitimine az kadı. Yazarın, basın emekçilerinin, edebiyat ve sanat alanının her dalıyla uğraşan insanların işi çok zordur. Bedeli ne olursa olsun halklara gerçekleri, yaşanmışlıkları anlatmalıdır ve yazmalıdır.

Türkiye’de dünyanın bir parçasıdır. Sorunlar burada baskılarla birlikte gün geçtikçe artıyor. İktidara gelenler, koalisyon hükümetleri ve askeri darbelerde halka sopa hep gösterildi. Basın ve edebiyat, sanat alanında olanların etliye sütlüye karışmayanları ayırıp, gerçekleri savunanlara ağır bedeller ödetildiği bir ülkede yaşamaktayız.  Düşünce özgürlüğü kapsamı denilsede, düşünce iktidar koltuğunda oturanlar için değişime uğramaktadır. Devletin resmi ideolojisi burada öne çıkıyor.

AKP ve MHP birlikte hareket ediyor. AKP iktidara geldiğinde özgürlüklerden söz etti. Zamanla kendi yerini koruyarak, planlayarak sağlamlaştırdı.  12 Eylül 1980 askeri darbesinin devamı olan uygulamalar günümüzde de devam ediyor.

Bu ülkenin devrimcilerine, aydınlarına, liberallerine, düzene tepki gösterenlere karşı polis ve jandarma öne çıkartılıyor. Yeri geliyor Kürt politikacılarına, Alevilere benzer uygulamalar yapılıyor. Sonuç itibariyle sorgudan sonra adliye, cezaevi ile basınıyla tecrit politikasını işletiyor.

Türk İslam sentezi Türkçülük, Sünnicilik geleneğini devam ettiren bir anlayışla Tarikatlar ülkesine döndürmeye devam ediyorlar. Yasaları kendilerine göre evirip çeviriyorlar. Tutuklanan basın emekçileri, mahkemeleri sürenleri ile halka gözdağı verdirilmeye devam ediliyor.

İnsanca yaşam için dili, kültürü, ten rengi ne olursa olsun insandır. Eşit koşullarda birlikte yaşamanın, insanın insanları sömürmediği bir gelecek için mücadele etmeliyiz. Yazmaktan, düşüncemizi açıktan savunmaktan korkmayalım. Bu dünya bizimdir.

Hüseyin Habip Taşkın

11.11.2023

 

 

 

20 Ekim 2023 Cuma

İNSANLAR ÖLDÜRÜLMESİN


 

Savaşlar tarih sayfalarından başlayarak, günümüze kadar uzanan sınıflı toplumlarda bile teknolojinin değişimiyle daha modern ölümcül silahlar tekelci sermaye tarafından üretildi. Üretilen her silah geri kalmış, sömürge, yarı sömürge, feodal ülkelere satıldı. 

Tekelci Sermaye ülkelerin yöneticilerine silah satarken, karşıt gruplarına da aynı silahı satıyordu. Bir ülkede iç karışıklık ve darbe yaptırarak, ülkeleri birbirine düşürerek ölümcül silahlarını demokrasi getiriyoruz adına satıyorlar. Aynı oranda din adamları savaşı kutsuyorlar. Savaş ve savaşlar insanlık suçudur.

Ortadoğu aklımın erdiğinde tahtadan, iki düğmesi aralıklı olan bir radyomuz vardı. Bu radyoyu gözlü radyoya benzetirdim. Savaşların olduğu, halkların oluk oluk kanlarının akıtıldığı, sakat kalındığı, mülteci konuma düştüklerini ilerleyen yaşlarda anlamaya başlamıştım. Afrika’da insanların açlıktan öldüğünü haber saatinde TRT haberlerinde ailece dinliyorduk.

Yıl 2023 Ölümcül silahlar yenilenerek, halkların kanını akıtmaya devam ediyor. Afrika yine aç. Ortadoğu savaş alanı ve adına da utanmadan uygarlık diyorlar. Din adamları savaşı kutsamaya devam ediyorlar.  

 

Filistin toprakları 1948'den önce Mısır ve Ürdün tarafından işgal edilirken 1967'deki Altı Gün Savaşı'ndan sonra ise İsrail tarafından işgal edilmiştir. Arap yarımadasında savaşlar, entrikalar, sömürüler, barbarlıklar bitmek bilmiyor.

Halkların birbirleriyle sorunu yoktur. Dünya ülkelerindeki yöneticiler ve sömürü çarkını elinde bulunduran dünya ülkeleri kendi barbar düzenlerini yönetebilmeleri adına ileriye doğru planlar yapıp, uygulamaya geçiriyorlar. Silah tekelleri de bu sayede ölümcül silahlarını satıp kan ve gözyaşı üzerinden paralarına para katıyorlar.

Özünde insanca yaşamak, paylaşmak hepimizin hakkıdır. Sermaye teknolojik aletleriyle, eğitimiyle her türlü propaganda aletleriyle halkları birbirine düşürebiliyorlar. Bizler savaşa hayır diyebilmeliyiz. Silahların ve sınırların olmadığı bir dünya mümkündür. Dili ve kültürü, ten rengi ne olursa olsun insandır. Birlikte bir arada yaşamanın koşullarını yaratmalıyız. Hepimiz insanız ve birer canız. Benim, senin onun yaşam hakkı varsa, herkesin de yaşam hakkı vardır.

Hüseyin Habip Taşkın

14.10.2023

https://tr.wikipedia.org/wiki/Filistin_Devleti#:~:text=Filistin%20topraklar%C4%B1%201948'den%20%C3%B6nce,n%C3%BCfusa%20sahip%20121.%20devlet%20olmu%C5%9Ftur.&text=(172.)

SIRANIZI BEKLEMEK İSTEMİYORSANIZ...

     Seçimleri sorgulamamız gerekiyor. Hem seçim yapılıyor ve ardından Kayyım atanıyor.  Yeri geliyor  polis sorgusu, ardından adliyenin yol...