Hüseyin
Habip Taşkın
Televizyonda
haberleri izliyorum. Şişman Adam dazlak kafalı, siyah gözlüğüyle etrafa
somurtarak emirler yağdırıyordu. Kimi hedef seçtiyse efelenerek hakaretler
yağdırıyordu:
“Ey
Yargıcı senin bu adamı beraat ettirme hakkın yok! Sen kimsin?”
Emir
yüksek yerden geldiğine göre Yargıcı’nın verdiği karar hükümsüzdür. “Ana ve
baba yasa bu olsa gerek” diye düşündüm.
O zaman dünya kendi yörüngesinde dönmeye devam ettiğine göre, düzenin
çarkı da tersine dönüyordu.
Aklıma
çocukluğumun, gençliğimin geçtiği Huzursuzlar Apartmanı geldi. Dört daire
toprak zemin üzerine oturtulmuş, on kata kadar çıkılmıştı. Balkonu var desinler
diye tavuk kümesi kadar yer yapılmıştı.
Kasabada en fazla beş kata kadar bina yapılma izni vardı.
Bu
işlerin belediye ile müteahhittin gönül ilişkisinden kaynaklandığını bilen
çoğunluktaydı. Bazı bölücü ve ayrımcı düşünceler işi biraz daha öteye
taşıyarak:
“
Gönül işi para olmuş.” Diye söylemeye devam ediyorlardı.
Konumuzu
dağıtmadan asıl konuya geçeyim. Annem, babam ve iki kız kardeşimle birlikte
Huzursuzlar Apartmanı’nda kiracı olarak yıllarca oturanlardan biride bizdik.
Orada yaşananlara canlı tanık bendim. En hareketli günlerim burada geçti.
Apartmanımızda
Sıdıka abla ile eşi Sezai ağabey vardı. Dindarlık yanları da vardı. Herkesin
yardımına koşarlardı. Her eve girip çıkarlardı. Karşılıklı gidip gelmeler hız
kazandı. Sorunlar masaya yatırıldığı gibi çözülürdü. O günlerde mutluluk
tablosu hiç eksik olmazdı.
Kış
günü müydü? Yoksa ilkbahar mıydı? Neyse ne? Sezai ağabeyim apartman yöneticisi
olacağını ilan ettiğinde:
“Allahın
izniyle…” diye söze başlamıştı.
Onu
tanıyanlar memnuniyetlerini sözlü olarak kendisine ve eşine söylediler. Memnun
olmayanlar yönetimde olanlardı. Hilmi, Rahmi ve Azmi amcaydı. Suratları birden
asıldı. Sezai ağabeyime anında tavır aldıklarında:
“Toy
çocuk apartmana yeni geldi. Neredeyse bizleri kapı dışarı edecek!”
Söyledikleri
ortaya düşmüş bir bombaydı. Apartman ve mahalleli Sezai ağabeyime sahip çıktı.
Söylenen sözler üzerine:
“Zavallıcıklar.
Allah bunlara akıl versin…” dedi.
Koro
halinde:
“Âmin.”
Denildi. Arkasından:
“Helal
olsun sana.” Sözleri oldu.
Kısa
zamanda apartman seçimi yapılmış, yöneticimiz Sezai ağabeyim oldu. Yardımcıları
Kılıbık Recai ile Sesiz Rıza oldu. Kutlamalar oldu ve bittiğinde kalabalığın
önünde konuşma yapmaya başladı:
“Beni
seçtiğiniz için ilk önce şahsım adıma ve yardımcılarım adına teşekkür ederim.
Allah beni biliyor ve izliyor. Benim üzerime ışığını gönderdi.
Giyimim
bellidir. Bir gün eğer marka giyinirsem; bilin ki hakkıyla almış değilim.”
İlk
önce alkışlarla ortalık inledi. Sonra:
“Yaşa,
var ol başkan” sesleri ortalığı sardı. Konuşmasına kaldığı yerden devam etti:
“Desteğinizle
birlikte güzel işler yapacağız. Kadınlarımızın önünü açacağız. Kendi önümüzü
açacağız. Açılmadık kapı bırakmayacağız. Her şeyi şeffaf yapacağız. ”
Söylenenden
anlayan olmasada alkışlandı. Konuşmasına devam ettiğinde:
“Hesap
soracağım! Yolsuzluk yapanları teşhir edeceğim. Yargılayıcılar, Güvenlikçiler
göreve diyeceğim.”
Herkes
birbirinin suratına baktı anlamsızca ama yine de çılgınca alkışladılar.
Alkışlar arasında Hilmi, Rahmi ve Azmi amca söylenenleri üzerlerine
aldıklarından itiraz ettiler. İtirazları bir kişinin üzerinden ret edildi.
Burası çok önemlidir. Dikkat etmenizi öneririm. Apartmanımızda tek adam
ağırlığının başlangıcıydı.
Yeni
yönetim odadaki eski sandalyeleri atıp yerine deri koltuklar aldı. Deri
koltukların altına Acem halısı serildi. Sehpalar gitti. Fildişinden sehpalar
geldi. Herkes şaşkınlıkla olanları izliyordu. Bunlar olurken apartmana iki tane
Koruma atadılar. Boyları iki metreyi geçiyor ve iri cüsseliydiler.
Yönetimin
ilk açıklaması ise eski yönetimin yolsuzluk yaptığı, paraları olmaz şeylere yatırdıklarıydı.
Eski yönetim:
“Belgelerinizi
açıklayın. ” dedi.
Yeni
yönetim:
“Elhamdülillah,
bölücülük yapıyorsunuz” dedi.
Sonunda
birbirlerine girdiler.
Araya
giren Korumalar eski yönetimi coplarla halı silkercesine döverek tozlarını
alıp, kapı dışarı etti. Her nedense kavga edenler işi Güvenlikçilere
bildirmediler. Böyle olunca mahallelinin aklı karıştı.
Eski
ve yeni yönetim birbirlerini hırsızlıkla itham etmeye devam ediyorlardı.
Apartman sakinlerinden Hıdır amca yönetime:
“Pahalı
eşyaları niçin aldınız? Korumalarda neyin nesi? Bunların parasını kim
ödeyecek?” dedi.
Demesiyle
yönetimdekiler ile Korumalar Hıdır amcayı oracıkta güzelce bir dövdüler. Yeni
yönetim:
“Merdivenden
düştü. Allahın işine bakın ölmedi. Sakat kalmadı. Demek ki Allahın sevgili kuluymuş.”
Hıdır
amca suspus oldu. Sesi bir daha çıkmadı.
Aidatları
toplama gününde yönetim kalın sopalarla, Korumalarla kapıları çalıp zamlı
olarak para istiyordu. Birde zamları otomatiğe bağlamışlardı. Adına da
‘iyileştirme’ diyorlardı. İçine zart zurt, pırt vergilerini koymuşlardı.
İtirazsız olarak kabul ediliyordu. Vermeyenlere faiz uygulaması başlatmışlardı.
Yönetim sakallı, cübbeli birini getirip:
“Apartmanda
faiz uygulaması yapılabilir, uymayanlar uyarılarak kitabına göre uydurulur.
Kitapta yeri vardır” dedi.
Din
bu! Akan sular durur.
Eski
yönetim aidat vermiyordu. Apartmandakilerin haberi yoktu.
Apartmanda
düzen bozulmuş, önüne gelen birini dövüyordu. Evler basılıyordu. Kavgaya
kadınlarda karışmıştı. Saç saça, baş başa birbirlerine giriyorlardı. Çocuklarda
çeteleşmişti.
Bir
gün babam iş dönüşü eve geldiğinde yönetim önünü kesmiş:
“Söyle
bakalım komşum kimden yanasın?”
Babam
sopa yemeden evin kapısından içeriye girmeyi düşünsede bir yanıt vermesi
gerekiyordu. Laf olsun diye:
“Her
ikiniz komşumsunuz. Barışın artık, kavganız bitsin.”
Kılıbık
Recai amca:
“Bak
sen yönetime kafa tutuyorsun ha! Sen bölücü müsün?”
Babam
ecel terleri altında:
“Yanlış
anladınız beni ben sizdenim.”
Deyince
babamı salmışlar salmasına ama eski yönetim geri kalır mı? Babamın etrafını
çevirmiş ve benzer soruları sormuşlardı. Babam ellerinden kurtulmuş
kurtulmasına ama çok korkmuştu. Çareyi Güvenliği sağlayanlara gitmekte
bulmuştu.
Dış
kapıdan içeriye girmeden etrafına defalarca bakmış, cesaretini toplayıp içeriye
girip duvar dibindeki masada oturan Güvenlikçiye gitmiş ve derdini anlatmaya
başlamış, konuşması bitince:
“Bu
gibi olayların cezası yoktur. Bizleri bunlarla oyalamayınız. Ölüm olursa bize
haber verin geliriz.”
Apartman
seçimi yaklaşınca babam, kendi ekibini kuramadığı gibi tek başına yönetime aday
olduğunu açıklamıştı. Kiracı olduğu için veto edildi. Eski ve yeni yönetim
sözleşmişçesine babamı sıkıştırıp apartman girişinde güzelce dövdüler.
Dövenlerden açıklama geldi:
“Apartmanımızın
can güvenliği için bölücülere karşı uyanık olmalıyız. Kendimizi savunmamız için
silahlanmalıyız.”
Eski
ve yeni yönetim anlaşarak dönerli yönetime gelip apartman sakinlerinin cebine
tam gaz dalıyorlardı. Açıklama yapıyorlardı:
“Burasına
dikkat edin! Geçen yıl çok iyiydi. Bu yıl işlerimiz şahane gidiyor, gelecek yıl
sizleri başımızın tacı yapacağız.”
Şişman
Adam ile yöneticilerimiz aynı cümleleri kuruyorlardı. Birbirlerine baka baka
aynılaşmışlardı.
22.01.2020