Dört mevsimi yaşarken belimizi ha
bugün ha yarın düzelteceğiz diye debelenip duruyoruz. Günden güne belimizi
doğrultacağımıza, kamburumuz durmadan çıkıyor. Beynimizde farklı açılardan
düşünceler dönme dolap gibi habire dönerek nasıl bu yoksulluktan kurtulupta
insanca yaşarız diye düşünüyoruz.
İktidara gelen hükümetler bizleri
kurtaracakmışçasına habire önümüze reçeteler sunarlardı. Hep bizlerden
fedakârlık istenirdi. O zaman çocuk iken büyüklerimizden duyardık; “bu iktidar
bizi düzlüğe çıkaracak” diye. Bu yaşıma geldim kaç tane hükümet gelip geçti ve
askeri darbeler yapıldığının sayısını unuttum.
Yaşım aldı başını giderken, bir türlü
bu düzlüğü çıkışımızı ne ben nede toplumun diğer bireyleri gördü. Düzlüğü
bırakın sürünmeye, aynı yerde dönmeye devam ediyoruz. Sosyal yaşantımız tam
anlamıyla sıfıra endeksli olup, daha da “inşallah” , “maşallah” ile düzlüğe
çıkacağız diyen hükümet yetkilileri dünkü politikacıları aratmıyor.
ANAP iktidarında Genel Başkan’ı ve
Başbakan Turgut Özal basına verdiği bir demecinde “her evde bir milyoner
olacak” demişti. Zaman içinde bol sıfırlı paralarda milyonerliği gördüğümde
“evet ben de şimdi bir milyonerim” demiştim.
Adalet Partisi iktidarında Genel
Başkan’ı Süleyman Demirel kemerlerimizi sağduyulu bir vatandaş olarak sıkmamızı
önermişti.
Bugüne kadar hep iktidar partilerin
söylemleriyle geldik. Her biri farklı söylemlerle iktidar koltuğunda oturdu. Bu
söylemler sermayeye karşı söylenmedi. Sermaye ardı ardına tüketim mallarına,
gayrimenkule, taşıma araçlarına ve nicelerine zam yaptı. İşin özünde
emekçilerden, yoksullardan hep özveri istendi.
Türkiye’de iktidar koltuklarına
oturanlar ABD’nin, IMF’nin ve o zamanın bazı Avrupa Ülkelerinin dayatmış olduğu
reçeteleri yaşam pratiğinde vatandaşın üzerinde uygulamışlardı. Şimdi ise
değişen bir şey yok. Aynı coğrafya üzerinde reçeteler denenmeye devam ediyor.
Bu coğrafya da dayatma sonunda tarım
alanlarımızda birçok üretilen ürüne kota getirildi. Bu reçetenin sayesinde de hayvancılık
bitme noktasına geldi. Gübremizi, tohumluğumuzu, ilaçlarımızı ve tarım adına ne
varsa hepsi dışarıdan ülkemize geliyor.
Sadece tarımda değil, bizleri
ilgilendiren her dalda ABD’nin, IMF’nin, AB’nin parmağı vardır. Üzücü olan bizi
ilgilendiren her dalda bizim sözümüzün geçmemesidir. İyi yoldayız deniliyor.
Fakat birbirine güvenmeyen, dayanışma ağının toplum olarak bittiği bir noktaya
geldik. Bu günlere birden gelmedik. Her geçen günün ekonomik, sosyal ve siyasal
yapıları incelendiğinde sonuç ortaya çıplaklığıyla çıkacaktır.
Çevremizde olan bitenler hepimizi
ilgilendirir. Bu coğrafyanın üzerinde hep birlikte yaşıyoruz. Hatta dört
mevsimi yaşarken aynı sorunları hepimiz yaşıyoruz. Çözümü bizlerde olduğu halde,
farklı yerlerde arıyoruz. Tekne içinde azgın dalgada ha bire bir oyana bir
buyana savruluyoruz. Peki nereye kadar?
Hüseyin Habip Taşkın
21/ 08/2011
www.tarimorkamsendiyarbakir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder