İnadına güzel günler göreceğiz. Karanlıklara
değil, yüzümüzü güneşe çevireceğiz. Kadınıyla, erkeğiyle, genciyle, yaşlısıyla
omuz omuza vereceğiz; karanlık ablukayı birlikte dağıtacağız.
Yoksulluk kader değildir. Yoksulluğu yaratan
bir avuç haramidir. Soframızda, aşımızda, emeğimizde, alın terimizde gözü
olanlara karşı sessiz kalmayacağız. Bizi köleleştirmeye çalışan, bir avuç
haraminin saltanat düzenine birlikte dur diyeceğiz.
Dünyada hangi diktatör iyi anılıyor? Hepsinin
eli kana bulaşmıştır. Elinde gücü bulundurduğunu sanıyor. İstihbaratı,
askeriyesi, polisi elinde olsa kaç yazar? Yargılayıcıları acımasız olsa ne
yazar? Her yer cezaevine dönse, işkence haneye, darağaçlarına dönse ne yazar?
İnsanları uyuttuğunu düşünebilir eziciler!
Elbette uyumayan ve korkmayan bir güç karşısında vardır. O güç bir balyozdur.
İnsanlara ışık olur; yol gösterir.
2017’nin sonuna geldik. Dünyada ve ülkemizde
haksızlıklar diz boyu gitti. Kapitalizm, emperyalizm kanlı yüzünü, baskıcı
yüzünü bir daha gösterdi. Devlet dedikleri kumanda yerine oturanlar. Emek
sömürülerini halkın üzerinden yaptılar ve yapmaya devam ediyorlar.
Basın ve teknolojinin tüm olanaklarıyla,
aracılığıyla kitlelere yalan söyleyerek gerçek yüzlerini saklamaya devam
ediyorlar. Kan ve gözyaşı halklar üzerinden hiç eksik olmadı.
Her devletin bir derin devleti vardır.
Muhaliflerine saldırır ince politikalarıyla ya da açıktan meydan okuyarak.
Bizim gibi ülkelerde aydını, demokratı,
devrimcisi, sosyalisti, liberali her zaman düzenin bozuk çarkları arasında
cezalandırılmıştır. Bu cezalandırmalar; kimi zaman yargısız infazlarla,
cezaevleriyle ve diğer seçenekleriyle gerçekleştirilmiştir. Adalet denilen o
denge aslında hiçbir zaman eşit koşullarda işletilmedi. Düzenin bir parçası
olmaktan öteye gidemedi. 2017’de olduğu gibi.
2018’giriyoruz. Değişen bir şey olmayacak;
kafatasçı, sömürücü düşünce baskısını, diktatörlüğünü devam ettirecektir.
Emperyalistlerde bizim gibi ülkelerde elini güçlendirmeye, sömürmeye acımasızca
devam edecektir. Kendilerinin atamış olduğu kuklalarla.
Her kesime görev düşüyor. Korkmayın! Tüm
halkların çocukları için dilleri, kültürleri ne olursa olsun. Mücadele
vermeliyiz. Bizler daha güçlüyüz. Bir araya gelip, ortak tavır belirlemeliyiz.
Paylaşmalıyız sevincimizi, kederimizi, bölüşmeliyiz ekmeğimizi, suyumuzu,
eşitlik ve özgürlük için.
Korkma! Bu dünya bizim! Bizimle özgürleşecek
her şey.
Edebiyat ve sanat ile uğraşanlara da görev
düşüyor. Popülerliğe değil toplumsallaşmaya, devrimci sanat ve edebiyat için
aydınlanmanın ateşini daha gürleştirmeye önem vermeliyiz. Ucunda ölümde olsa…
2018’deki gelişecek olayları kendi lehimize
çevirebiliriz. Biraz cesaret.
Hüseyin Habip Taşkın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder