Dünyada insanca yaşayabilen kaç insan
vardır? Hiç düşündünüz mü? Ben ara sıra kendime böyle sorular sorarım. Sormak
zorunda kalırım. Çünkü savaşlar, göçler, mültecilik dünyanın tablosunda hep
varlar.
Savaşların övünülecek hiçbir yanı yok
ama engellenmesi de şuan olamaz. Hangi ülkeyi alırsanız alın en çok harcama
yaptığı silahlardır. Ölümcül silahlar, nükleer bombalar ve diğerleri… İnsanoğlunun
barbarlık yanının ağır basması anlamına geliyor.
Bir insan ya da insanlar niçin
ülkelerini terk ederler? Yaşadıkları çevrede tanıdıkları insanları,
akrabalarını nasıl bırakıpta başka ülkelere gidebilirler? Birinci neden
savaşlar, ikinci neden kendi ülkesinde iktidarın politik baskısı, üçüncü neden
ekonomik, sosyal yaşantının bitişi ve diğer etkenleride sayabiliriz.
Emperyalistler demokrasi getireceğiz
aldatmacasıyla ülkeleri kendi aralarında yeniden paylaşmaya giderken, savaşlar
devam ederken, ülkelerin yer üstü ve altındaki zenginlikleri kendi ülkelerine
akıtmaya devam ediyorlar.
Dünyada mültecilerin olmadığı yer yok.
Ten renkleri, dilleri, kültürleri farklı farklı olsa da hemen hemen her ülkede
mülteciyle karşılaşabilirsiniz. Birçok mülteci bir ülkeye gidebilmek için
birçok ülkeyi gizli yollardan geçmek zorunda kalıyor. Bunlara sınır ihlali denir. Bir sınırdan
diğerine kaçak yollardan geçmek gibi.
Türkiye’ye gelen mülteciler, diğer
adıyla ilticacılar burayı bir geçiş üssü olarak kullanırlar. Amaçları Avrupa,
İskandinav ülkeleri ve diğerleridir. Aslında her mülteci her ülkeyi bir geçiş
üssü olarak kullanır. Buda paranın öne çıkması anlamına gelir.
Bu geçişleri sistemin yarattığı mafya
ağı oluşturur. Olanaklarına göre hareket ederler. Her aracı denerler. İnsanlar
bu zincir halkasına takılıp umuda yolculuğa çıkarlar. Bu umut yolculuklarında
mülteci ölümleride yaşanmaktadır.
Türkiye’de bu ölümler yaşanmıştır.
Biteceğe de benzemiyor. Ege Denizinde 9 Aralık 2007
tarihinde Seferihisar açıklarında meydana gelen ve 79 kişinin ölümüne ve
kaybolmasına neden olan korkunç olaya sahne olmuştur. Meriç Nehri’nde
insanların cansız bedenleri çıkmaya devam ediyor. Baskıdan, savaştan, ekonomik
koşullardan kaçanlar umut yolculuklarında ölümle burun buruna gelmeye devam
ediyorlar.
İzmir’in Menderes İlçesi, Ahmetbeyli köyü, Baradan
Koyu’nda 06 Eylül 2012 sabah saatlerinde meydana gelen tekne kazası sonucunda
60’a yakın kişinin cesedine ulaşıldığı, yaklaşık 50 kişinin sağ olarak
kurtulduğu basın tarafından bizlere yansıtılsa da, İnsanlık adına utanç duymamız
gereken bir olaydır.
Özünde devletlerin izlemiş oldukları yanlış
politikalar sonucunda bu ölümler yaşanıyor ve biteceği de yok. Olanlar
halkların masum insanlarına oluyor.
İzmir’in Menderes İlçesi, Ahmetbeyli köyü, Baradan
Koyu’nda ölen ve sağ kurtulan mültecilerin milliyetleri: Suriye, Irak,
Filistinlilerden oluşmaktadır.
Mültecilerle Dayanışma Derneği’nin konuyla
ilgili röportajında konunun can alıcı tarafına dokunmaktadır.
“İltica
prosedürlerinin, kişiler için kolay erişilebilir, adil ve hızlı çalışır olması
gerekmektedir. Bu sağlanmadığı sürece, sığınma arayan kişilerin insan
kaçakçılarının merhametine sığınmaktan başka çarelerinin olmadığı da yaşanan bu
olaylarla bir kez daha gözler önüne serilmektedir.”
Mültecilerin zor koşulları, “uygar toplumuz” diye
kendilerini adlandıran ülkeler ikiyüzlülükten başka bir şey yapmıyorlar. Yinede
yaşam dramlarla devam ediyor.
Hüseyin Habip Taşkın
13.09.2012
Mültecilerle
Dayanışma Derneği
İRTİBAT:
Pırıl
Erçoban Mültecilerle Dayanışma Derneği İdari Koordinatörü
0549 483 54
22
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder