Kitap
vardır okuyucusunu içine çeker, yolculuğa çıkarır. Yazarın düşüncesiyle
yoğrulan sözcükler her satıra bir heyecan katar. Okuyucu karakterlerle
bütünleşir, yeri geldi mi bir çocuk,
kadın, erkek, yaşlı olur.
Anlatılan
bir köy ya da mekân içinde okuyucu yerini bulur. Belki de yazarın anlatımından,
okuyucu daha fazla mekânlara kendi düşüncesiyle yayılır. Okuyucu mutludur.
Kitabın sonuç bölümünü merak eder. Hatta mola verdiğinde okumaya, kitap
hakkında, sonuç bölümünün nasıl biteceğini tahmin etmek için düşüncesiyle
derinliklere dalarak gider.
Okuduğum
ve etkisinde kaldığım Dursaliye Şahan’ın romanı olan Tottenham Çocukları’dır.
Kitabı okurken biraz ağırdan aldım. Beynimin derinliklerindeki kılcal
damarlarda bile kitabın yazılışı, sadeliği, gerçekçiliğini hissettim.
Kitap,
yabancı bir ülkede gazetecilik yapan bir kadın ve aynı yerde çalışan meslektaşı
diğer bir kadın ile başlayan anlatımla yola çıkılıyor. Burada diğer çalışanlar
da uyum içinde anlatılıyor.Tottenham Cocukları.
Kadın
muhabir anlatıcının ağırlığı hissediliyor. Gazete içindeki sorunlara değinerek
esnek bir geçiş yaparken, işsiz kalma ihtimallerinin vermiş olduğu psikolojiyi
de bir inceden anlatıyor.
Gazeteye
ulaşan intihar haberiyle iki gençten biri yaşama veda ederken diğerinin
durumunun ağır olduğu bilgisiyle olayların akışı daha farklı mekânlara kayıyor,
bu durum romana daha farklı bir özellik katıyor.
İntihar
edenlerden birinin lakabı Keko’dur. Ama Keko yaşamla, ölüm arasında gidip
gelmektedir. Olay Keko’nun geçmiş yaşamı
üzerine kuruludur.
Bir
köyde yaşamaktadır. Dünyası burasıdır. Örf ve adetlerin katılığı, erkek
egemenliği kuraları, acımasızlığı bir bütünlük içinde anlatılmaktadır.
Çocuk
gelinler ve damatlar. Kısacası akraba evlilikleri, mal mülk içeride kalsın,
yabancı aralarına girmesin mantığı ile belirleyici rolü erkekler oynamaktadır.
Çileyi çeken, baskıyla baş başa kalan kadının adı bu köyde geçmez.
Keko
ne gördüyse babasının yaptığı hareketlerden,
atasından kalan dar düşünceyle kendi çocuksu dünyasını yaratır. O da dar
çerçeve içine hapsedilmiştir. Okula gittiği zaman öğretmeninin gayretleriyle
köyden başka yaşam alanlarının olduğunu öğrenir. Kürtçe yazıya başlamadan
Türkçe yazıya başlaması farklı bir dramı ortaya çıkarsa da yaşamın farklı bir
yüzü böyle ilerler köy ilkokulunda.
Askerin
ara sıra köye gelmesi, dağa çıkan genç kadınların, erkeklerin delik deşik
cesetlerine sahip çıkamamaları ve baskı görmeleri, dayaktan paylarını
almalarıyla konu içinde romana farklı bir hava verirken meraklanma ister
istemez oluşuyor.
Keko’nun
çalışkanlığı, gayreti öğretmeninin dikkatini çekmiştir. Özel bir ilgiyi hak
ettiği için öğretmeninin bir gayreti vardır Keko için. Babası bu ilgiden
rahatsızdır. Keko “okuyacağım” dediğinde babasının saldırısıyla baş başa kalır.
Sonunda
dedesinin yardımıyla yola çıkarlar.
Okumak için yaşamında ilk defa köyden dışarıya başka mekânlara adımını
atar. Geldiği yer amcasının yeridir, gecekondusudur.
Yaşamın
farklı bir yüzüyle karşılaşır. Düşüncesinde dalgalanmalar olur. Ama amcası
köyden zamanında aile kararıyla gönderilmiştir. Amca Keko’ya karşı serttir.
Sadece ona değildir bu sertliği; ailesine de aynıdır.
Keko’nun
özel okulda okurken ötekileşme ile karşı karşıya kalmasına yoksulluğu da
eklenince yaşam mücadelesi hepten karmakarışık bir hale geliyor.
Detaylara
fazla girmeden, Keko’un yaşam mücadelesi, azmi, umutları, çelişkileri, sevdası
sade dille anlatılırken, kurgulama, tanımlama, mekânlar, kişiler, yan
karakterler satır aralarında yerine oturtulmuştur.
Yabancı
ülkedeki ve kendi ülkesindeki insan manzaralarına derinlemesine bir dalış
yapmış ve sosyal sorunlar, çelişkisiyle, zıtlığıyla, her yönüyle ortaya
konulmuş okuyacağınız bu romanda. Aslında hepimiz birer Keko değil miyiz?
Dursaliye
Şahan’a toplumumuzun ve yabancı ülke diye adlandırdığım ülkenin sosyal
konularını romanına aktardığı için teşekkür ederim.
Ne
dersiniz, Tottenham Çocukları belki bizleriz?
Hüseyin
Habip Taşkın
27.03.2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder