12 Ağustos 2018 Pazar

Emekçiler Kendi Sendikasını Yaratmalıdır www.tarimorkamsendiyarbakir.com


İşçilerin örgütlenme alanlarından biriside sendikalardır. Emekçilerin birlikte hareket edebileceği, haklarını bir adım öne taşıyabileceği ve kararlar alabileceği bir örgütlenme yeridir.

Günümüzde sendikasızlaştırma AKP iktidarıyla hız kazandı. Belirli bir kotayı dolduramayan sendika sözleşme yapamayacak. Birçok sendika kapatılmayla yüz yüze gelecek.

Ülkemizdeki Sendikalar emekçi işçilerin, memurların isteklerine yeterince yanıt verebiliyorlar mı? diye sorarsak, “hayır” diye yanıt alırız. Çünkü sendikaların birçoğu işverenle dirsek temasta ve karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor. “İşveren ne derse o oluyor.” Günümüzde gerçek anlamıyla emekçi işçileri savunacak bir sendikadan söz edemeyiz.

Sermaye her zaman kazançlı çıkıyor. Emekçi kesimler ise hep zararlı çıkıyor.  Bunun nedenlerinden bir tanesi 12 Eylül 1980 askeri darbesinin gelmesiyle kazanılmış haklardan birisi olan sendikaların içini hepten boşaltması olmuştu. Bunun paralelinde iktidara gelen partiler ya da koalisyon hükümetleri sendikaları hepten etkisiz hale getirdi.

Örgütlü ve sınıf bilinçli kadroların yeterince olmayışından, işçilerin birçoğu işsiz kalma korkusuyla baş başa kaldığı için ve patron, müdürler ve şeflerin baskısıyla karşılaştıkları için ve sendika, gerçek anlamda sendikalı işçilere sahip çıkamadıkları için ve diğer etkenleri de kattığımızda Sendikaların yetersizliğinden söz edebiliriz.

Gerçek bir sendika ne geçmişte ne de bugün varlığından söz edemeyiz.  Ama biz emekçilerin yapabileceği, başarabileceği gerçek bir sendikanın koşullarını yaratabiliriz. Biz emekçiler makineleri çalıştırıyorsak, toprağı, denizi, havayı düşüncemizle, beden gücümüzle yönetebiliyorsak, gücümüzün de farkına varmalıyız. Bizler basit insanlar değiliz! Üreteniz ama yönetemiyoruz. Bunun içinde alın terimizin hakkını alamıyoruz, açıkça sömürülüyoruz.

Biz emekçilerin kaybedecek hiçbir şeyleri yoktur. Birçoğumuz asgari ücret altında ezildikçe yaşam alanlarımız daralıyor. Böyle olunca kararlı bir şekilde “insanca nasıl yaşarım?” Sorusunu her emekçi kendisine sormalıdır. Ya da daha farklı soruları kendisine sormalıdır. Bunu emekçi işçi arkadaşlarıyla da paylaşmalıdır. İşçileri harekete geçirmenin koşullarını her işçi kendi yerinde rahatça belirleyebilir. En büyük eksikliğimiz okuma alışkanlığımızın olmayışıdır. Her emekçi işçi okumalıdır. Okuduğunu diğer emekçi işçilerle paylaşmalıdır. Paylaştıkça çoğalma olacaktır. Çünkü diğerlerini de okumaya sevk edecektir.

Emekçi işçilerin işten atılma kaygısı fazladır. Özelliklede taşeron işinde çalışanlar bu işten atılma kaygısını fazlaca taşırlar. Aslında korkmamak, dirençli olmak gerekiyor. Örgütlü olmak gerekiyor. Direne direne kazanmak gerekiyor.

Baskıların fazlasıyla olduğu bir dönemden geçiyoruz. 12 Eylül 1980 askeri darbe anayasası ile budanan sendikalar, işçi hakları budanmaya devam ediyor. İşin ilginç yanı ise eskiden sendika başkanlığı yapanlar dönem dönem partilerden milletvekili seçildiler. Seçilenlerin maaşları, malvarlıkları gündeme geldi. Dudakları ısırtan rakamlarla karşılaştık. Bu milletvekillerinin sendikalarla, işçi haklarıyla ilgili hiçbir çabalarını göremedik.

Gerçek bir sınıf sendikası oluşmadan, sarı sendika dediğimiz sendikalarda, sendika ağalarının yönetiminde pazarlanmaya devam ederiz.

Hüseyin Habip Taşkın
         15.02.2012



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Acılarımız Ortaktır

 Her halkın acıları birbirine benzer. İnsanca yaşamak her bireyin hakkıdır. İnsanca yaşıyabiliyor muyuz? Kendimizi birey olarak sorgulamamız...