12 Ağustos 2018 Pazar

Yaşam Hakkı Sadece Erkeklerin Değildir www.tarimorkamsendiyarbakir.com

Yaşamı iyi yönlendirebilmek için, insanca bir yaşamın yolunu açabilmek için, emekçilerin kadınıyla, erkeğiyle sendikal örgütlenmesini sınıfsal anlamda yapmalıdırlar. “Kadının yeri evidir.”, “Evin reisi erkektir.” Ve benzeri cümle kalıplarının sadece kapitalist, yarı feodal, sömürge düzende erkek egemen toplumun varlığının devamına çanak tutmaya yarar. Biz emekçiler bu sistem anlayışını yıkmak zorundayız.

Emek cephesinin çok farklı alanları olsa da, farklı alanlarda emekçi kadınlar ile erkeklerin dayanışması olmak zorundadır. Sendikal haklarda emekçi kadınlarımıza da söz hakkı vermek ve onları yüreklendirerek öncü olmalarını sağlamalıyız.
İşyerlerinde emek, sermaye çelişkisini, artı değeri, sömürüyü ve emek ile ilgili tüm bilgileri her emekçiye anlatılmalıdır. Bu anlatımlar gerek birer birer, gerekse toplu olarak olmalıdır.

“Kadının saçı uzun olanın aklı kıt olur.” diye bazı yoz düşüncede olan erkekler söyler. Oysa kadın yaşamda becerikli ve kabiliyetlidir. Sistem içinde kadın, erkekler tarafından evde, sokakta, işyerinde aşağılandığı ve cinsel tacize uğradığı için kadınlar hep sindirilmiştir. 

Günümüzde kadınlar dilleri, renkleri farklı olsa da yaşadığımız tüm coğrafya da haklarını aramak için dernekleşerek, örgütlü bir güce dönüşümlerini sağlamaya çalışıyorlar. “Kadın olmak zor” ve biz emekçilerin hangi alanda olursak olalım emekçiye yakışır bir şekilde kadın haklarını emek ile savunmalıyız.

Aynı mahallede, sokakta, işyerinde kadın dayanışmalarını örgütlerken, desteklerken, yoz düşüncede olan kişileri de kazanmak zorundayız. Bu yoz düşünceyi taşıyorlarsa bunun nedeni de, sistem hep erkek egemenliğini işlediği içindir.

Kadınlar yaşamın her alanında ulusal, sınıfsal anlamda baskı ve cinsel tacize uğramaya devam ederken, durmadan namus, töre barbarlığı adı altında katledilmeye devam ediliyorlar. Yasaların çıkması caydırıcılığını göstermezken, kadın milletvekillerinin Ankara’da süs bitkisi gibi durmalarının da hiçbir anlamı yok.

Kadının kurtuluşu kendisinde biter. Bilinçlenerek örgütlenmesinden, çoğalmasından geçer.

8 Mart emekçi kadınlar gününde, sermaye basını kadını allayıp pullarken, devlet erkânı güzel sözlerle kadınlara hitap ederken, bu ülkede erkeklerin barbarlığı hala arkası yarın gibi devam ediyor. 

Gelelim kendimize; kendimizi nasıl adlandırıyoruz? Devrimci mi? Sosyalist mi? Aydın mı? Yurtsever mi?  İlk önce kadının haklarını dernekte, siyasi partide ateşli savunup, sonrada evde kızımıza, kız kardeşimize, ablamıza, kadınımıza, annemize terör mü estiriyoruz? Kadınımızı evimizde bir vitrin ya da bir süs eşyası olarak mı görüyoruz? Sevgili dostlar yaşamım boyunca farklı yerleşim birimlerinde, derneklerde, işyerlerinde birçok yol arkadaşım oldu. Kendilerini bir yere koyup da evinde, erkek egemen zihniyetiyle terör estirenleri gördüm. Yıllardır kadın, erkek eşitlik mücadelesini alanın her yerinde vermeye gücümüz oranında yol arkadaşlarımızla yaptık. Ama yanı başımızdaki yol arkadaşlarımızdan çoğunun erkek egemenliği anlayışında olduğunu gördüm.

Bu bağlamda kadın, erkek eşitliğini birey olarak evimizden başlatmalıyız. Pratik yaşamda bilinçlenirken, okuyarak, komşumuzu, işyerindeki emekçi arkadaşlarımızı bu halkanın bir parçası yapabiliriz. Eleştiri ve özeleştiri mekanizmasını işletip, birbirimizi yönlendirebiliriz. Fikirlerimizi paylaşarak kadın ve erkek eşitliğinin tam anlamıyla uygulandığı bir özgür ülke ve dünyaya açılan bir kapı yaratabiliriz. Neden olmasın?

Hüseyin habip Taşkın
   13 /09 /2011

www.tarimorkamsendiyarbakir.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Acılarımız Ortaktır

 Her halkın acıları birbirine benzer. İnsanca yaşamak her bireyin hakkıdır. İnsanca yaşıyabiliyor muyuz? Kendimizi birey olarak sorgulamamız...