İnsanca yaşamak her bireyin hakkıdır.
Fakat sistemin işleyişi bazen buna izin vermez. O zamanda insan olmanın
özelliklerinden çıkarak farklı bir insan olma özelliğine sahip olursunuz.
Ülkemizin neresinde olursak olalım.
Dilimiz, ten rengimiz ne olursa olsun, sokakta,
evde, işyerinde, tarlada, insanın olduğu her yerde kadın, erkek, genç, yaşlı
düşüncesinde insanca yaşamak vardır. Ele güne muhtaç olmama vardır. Bu istemler
farklı istemler olmayıp, toplumumuzdaki insanların ortak istemleridir.
İnsanca yaşayabiliyor muyuz? Bu soruyu
herkes kendisine sorması gereken bir sorudur. Ondan sonra yanıtı kendimiz
verince, önümüzü görmek daha da kolaylaşır.
İnsanoğlu hareket içinde, çelişkileriyle,
zıtlıklarıyla, doğrularıyla, yanlışlarıyla yoluna devam ederken, bilim ve
değişimde yoluna devam etmektedir. Çevremizde her şey hızlı gelişirken,
çarpıklıklarıyla biz emekçileri de etkilemektedir.
Tekelci sermaye bir avuç oldukları
halde üretim araçlarını ellerinde bulundururken, binlerce, milyonlarca emekçiye
hükmedebilmektedir. Yaşamımızı belirleyen onlardır. Devlet içinde mekanizmaları
oluşturan yine onlardır.
Gün geçtikçe geçim derdi de zorlaşmakta,
insanları her yönüyle etkilemektedir. Bu etkilenmenin nedenlerini her insan
farklı yorumlamaktadır. Kimileri “alın yazısı, kader olarak” değerlendirirken,
bazıları da egemen güçlerin, tekelci sermayenin, kapitalizmin çıkarlarına
dayalı bir oyun olarak nitelemektedir.
İnsanca yaşamak gerçekten zor! Asgari
ücretli geçinen milyonlarca insan var. İşsiz olan milyonlarca insan var. Geçici
çalışan işçiler var. Kayıt dışı çalışan işçiler var. Alınan maaş ya da haftalık
karınları doyurmazken, sosyal yaşantılarının olması beklenemez.
Ev kiraları aynı il’de, ilçe de farklı
uygulanmaktadır. İnsanlar bile parasına göre evlerini kiralar. Bu ülkenin
varoşları vardır. Kısacası geçim sermaye çevresinde gayet kolay olurken, sosyal
yaşantıları da rahattır. Yoksulların yaşantıları ise dere üstünden atlamaya
benzer.
İnsanca yaşamak bilgilenmeyle olur,
okumaktan geçer. Emek mücadelesinde yerini almaktan geçer. Kadın emekçilerin
gerek kendi talepleri, gerekse toplumsal taleplerinin göz önüne almaktan ve
ilişkilerin yoldaşlık içinde geçmesinden geçer. Birçok işyerinde kadın
emekçileri aşağılama ve cinsel yönden taciz etme vardır. Erkek emekçilerin bu
konulara eğilip, kadın sorununa sahip çıkarak, kadın emekçilerle aydınlığa
açılan yolu birlikte kol kola yürümesinden geçer. En önemlisi her emekçi kendi
içinde yaratmış olduğu örgütlü gücü diğer emek örgütleriyle birleştirmesinden
geçer. O zaman da sömürü düzenine karşı bir muhalefet cephesi yaratılmasından
geçer.
Alanın her yerinde yoksulların,
ezilenlerin, kadın ve erkek emekçilerle omuz omuza vermelidirler. Birlikte
kazanılacak, paylaşılacak birçok isteğimiz var. Bunları istemek tüm emekçilerin
hakkıdır. Yeter ki, haklarımızı gasp edenlere karşı sesimizi duyurmanın
yöntemlerini bulalım. Dayanışmanın,
paylaşmanın çığ gibi çoğalmanın yöntemlerini bulalım. Her emekçi düşüncesinde
“nasıl kazanırız” diye düşünmesi gerekir.
İşyerlerinde korkaklığı, ürkekliği her
emekçi üzerinden atmalıdır. Gözünü karartmalıdır. “Banane” ya da “bana
dokunmayan yılan bin yaşasın” ve benzeri cümleleri dememelidir. Bizim
karınlarımızı tekelci sermaye doyurmuyor. Alın terimizle, emeğimizle çalışıyor
ve karşılığında sömürülüyoruz.
Hangimizin ya da çocuğumuzun iş
garantisi ve insanca yaşam hakkı vardır? Yasalar sermayeden yana püfür püfür
eserken, patronların iki dudağı arasında “defol” sözcüğünü duymamız mı gerekir?
Patron’a ve müdürlerine, şeflerine yağ çekerek işte kalacağım diyenlerin kendi
emekçi arkadaşlarını ispiyonlaması işyerlerinde farklı bir boyutu vardır. Bu
farklı boyut emekçilerin işyerlerinde örgütlenmesinden geçer. Zorlu bir
mücadeledir ama başarmak zorundayız.
Sevgili emekçi arkadaşlarım,
büyüklerim, kardeşlerim:
Yazmakla bitmiyor. Sorunumuz o kadar
çok ki, hangisini ele alsak pis kokular
geliyor. İnsanca yaşamak tüm emekçi halkların ortak sorunudur. Bizler kendi
coğrafyamızda seslerimizi birleştirerek duyurabiliriz. Uyuyanları uyandırarak,
dürterek başarabiliriz. İnanın çok şey istemiyoruz. Hepimiz için insanca bir
yaşam istiyoruz. Bu da bizim hakkımızdır.
Hüseyin Habip Taşkın
19/06/2011
tarimorkamsendiyarbakir.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder