24 Ağustos 2018 Cuma

Öldürülen Çocuklar Kervanında Berkin Elvan


Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, ‘çocuklarımız geleceğimizdir.’ diyenler. Masum çocukları vurdular. Dillerinden, inançlarından dolayı çocukları vurdular. Bu ülkenin tarihi katliamlar tarihidir. Yıllar geçse de bu katliamı yapanlar değişti, katiller değişti, katliamcı düşünce ise yıllar içinde sistemin yapısında hep var oldular.

Artık bu ülkede çocuklar ölmesin desek de, sistemle bütünleşmiş yapı, anlayış çocukları öldürmeden rahat edemiyorlar. Onlar için çocuklar kuzu gibi olmalılar. Her ölen çocuk toplumda derin izler bırakırken, devletin organları kendi işlerini yapmazken, delilleri karartırken toplumda öfke ve kinin yer ettiği, bu bağlamda toplumsal huzurun olamayacağı apaçık ortadadır.

Araştırmalara göre 20 yıl içinde 350 Kürt çocuğun polis ya da asker tarafından öldürüldüğü iddia edildi. Bu çocukların katilleri ne yazık ki bilinçlice ortaya çıkartmıyorlar.

En çok çocuğun öldürüldüğü yıl ise 1992 yılı oldu. Anne karnında öldürülen çocuklar hariç yıllara göre öldürülen çocuk sayısı ise şöyle: 1989 yılında 2, 1990 yılında 41, 1991 yılında 22, 1992 yılında 115, 1994 yılında 94, 1995 yılında 17, 1997 yılında 7, 1998 yılında 8, 1999 yılında 12, 2000 yılında 3, 2004 yılında 1, 2006 yılında 8, 2008 yılında 5, 2009 yılında 7, 2010 yılında 7.

Kızıltepe'de 13 kurşunla öldürülen 12 yaşındaki Uğur Kaymaz'ın 6. ölüm yıldönümünde bu defa da Şırnak'ta 12 yaşındaki Ahmet Açar askerler tarafından vurularak ağır yaralandı.

Yaşadığımız coğrafyada sistem kendisinden olmayan çocuklara neden bu kadar  acımasız davranıyor? Bu soruya farklı yanıt verebiliriz. Farklı yanıt versek de ortak yanıtlarımız çoğunluktadır.

Çocuklarımız niçin öldürülüyor? Sorusuna şöyle yanıt verebilirim! Başka dili ve kültürü kabul etmeyen bir anlayış ve kendi dilinden olan bir ‘Türk’ haksızlığa karşı çıkıyorsa; ‘sömürü, talan, rüşvet’ düzeni gibi, Ot gibi bir toplum yaratamadıkları için, Kendilerine itaat etmeyen, sorunlar karşısında seslerini duyurmaya çalıştıkları için. Çocuklarımızın öldürülme nedenlerini birçok açıdan ele alabiliriz.

Yukarıda yazdığım yazıya eklemede yapabilirsiniz. Artık çocuklarımız öldürülmesin diye hepimiz haykırmalıyız. Ten rengimizin, dilimizin, örf ve âdetimizin sorun olduğuna inanmıyorum. Sorun yapanlar kafatasçı, faşistçe düşünenlerdir.

Gezi Parkı eylemlerinde polisin devletten aldığı güçle kitlelere karşı şiddet uyguladı. Birçok insan yaralanırken, gencecik çocuklarımızı toprağa verdik. Polisin devletten aldığı güç gibi savcılar ve hâkimlerde aldı. AKP’nin polisi şiddet uygulayarak, Erdoğan’ın dediği gibi ‘destan yazdılar’ bu destan mazlum halkların çocuklarının akıttıkları kanlarıyla destan yazdılar. Savcısı, hâkimi de Erdoğan’ın kol kanatları arasında bu kanlı senaryoya ortak oldular.

Berkin Elvan 15 yaşında bir lise öğrencisiydi. Gezi Parkı protestolarında ekmek almak için dışarı çıktığı sırada vurulmuştu. 269 gün vermiş olduğu yaşam mücadelesinde bedeni daha fazla dayanamadı.

Ülkemizde devlet yapısı Türk-islam senteziyle yoğrulduğu için iktidar koltuğuna oturanlar elbette Türkiye’de Türkçeden başka dil kullanılamaz. İslamız, sünniyiz diyeceklerdir. Görünen tabloda Bu ülkede var olan halklar yok sayılırken, diğer mezheplerin, kültürlerin inkârı olacaktır.

Erdoğan ve partisi elbette Berkin Elvan’a ve diğer gezi parkı eyleminde polisin şiddetiyle, bilinçli hareketiyle öldürdükleri çocuklarımıza direk ve dolaylı olarak saldıracaktır. Erdoğan'ın Berkin Elvan hakında söylediği "terör örgütlerinin içinde yüzü poşulu bir çocuk" demesi, teşhir etmesi kendi ideolojisini yansıtır.

Öldürülen tüm çocuklar bizim çocuklarımızdır. Ölümleri normal ölümmüş gibi gösterilemez. Başbakanda olsa aşağılamaya, hor görmeye hakkı olamaz.

AKP içinden üst düzey yetkililerin, Abdullah Gül’ün baş sağlığı dilemesi bence samimi değildir. Adet yerini bulsun ve olayları yatıştırma mantığı taşımaktadır.

Erdoğan ‘Türkiye’yi kucaklayan siyasetin mücadelesini verdik’ derken, söylemi çarpıtmadan ibaret olduğu bir gerçektir. Kendi ideolojisinden, kendisi gibi olmayanlara veryansın edip durmaktadır. Bu veryansınlar gerek miting alanlarında, gerekse herhangi bir toplantıda dile getirmektedir.

Erdoğan miting alanında Bekir Elvan’ın annesini, babasını yuhalatacak kadar ayrımcıdır.

Hiçbir yaşanmışlık unutulamaz. O koltuklar kalıcı değildir. Unutulmaması gereken halkın ve halkların adalet anlayışı vardır.

Hüseyin Habip Taşkın
            
                19.04.2014



Kırmızı Siyah Bilim Edebiyat Sanat

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Acılarımız Ortaktır

 Her halkın acıları birbirine benzer. İnsanca yaşamak her bireyin hakkıdır. İnsanca yaşıyabiliyor muyuz? Kendimizi birey olarak sorgulamamız...