12 Ağustos 2018 Pazar

Borsa Emekçilerin Sorunu Değildir www.tarimorkamsendiyarbakir.com

Fırtınalı yaşamlarda hepimiz bir yerlere savruluyoruz. Rahat etmek için sığınacak limanlar arıyoruz. Düşe kalka, bir yerlere çarpa çarpa, çelişkiler içinde, zincirleme yaşamımızı bir şekliyle devam ettiriyoruz. Kendi kendimize baktıkça insanca yaşadım bile diyemiyoruz. Çünkü neyi nasıl yapacağımızı kestiremiyoruz. “Kaderimiz, alın yazımız buymuş” diyerek gelen geçene eyvallah etmişiz.

Ülkemizin Başbakanı ve yardımcıları bir zamanlar “kriz bizi teğet geçti” demişti. Oysa o kriz biz emekçilerin, yoksulların krizi değildi. Fakat fatura ezilenlerden, yoksullardan yana çıkartıldı. Geçmiş dönemlerdeki ülkeyi yöneten iktidar partisi, koalisyon hükümetleri halktan hep özveri istedi. “Kemerlerinizi sıkın” dediler. Oysa tekelci sermayenin işleri tıkırındaydı.

Günler öyle bir hızlı geçiyor ki, ekonomide, politika da, sosyal yaşam da bedelin faturasını hep emekçilere, ezilenlere çıkartılmaya devam ettirildi, “ediliyor”.

Borsa da şirketlerin hisseleri vardır. Bu şirketler küçük şirketler değildir. Tekelci sermayenin güçlü olduğu şirketlerdir. Borsa haberlerini televizyondan duymaktayız. Borsa için analiz yapanlar vardır. Hatta bazı gazeteler borsa haberlerine sayfasında yer verir. Sıcak paradır ama bu sıcak para asıl şirketin kasasına girmektedir.

Televizyon haberlerinin sonunda borsanın seyrinden, dolar ve avro’nun inişinden, çıkışından spiker anlatır. Bir memleketin kurtuluşu yabancı sermayeye bağlıymışçasına ballandırılarak anlatılmasının övünülecek bir yanı olamaz. Borsanın yükselişi, inişi ve doların yükselmesi aşağıya inmesi ülkemizin iyiye gidip gitmediğini belirlemez. Bu gibi yatırımlarda kazançlı çıkan sermaye çevreleridir. Emekçiler yarı aç, yarı tok günlük yaşıyorlar.

Avrupa da yeni bir kriz kapıda deniliyor. AKP iktidarı “biz rahatlıkla krizi aşarız” derken, asıl kriz dünyada tüm emekçi kesimleri vuruyor. Öyle bir kriz ki, sermayenin kendi içinde ki rekabeti ve sonuçlarını emekçilerden ve yoksullardan hep çıkarmaya çalışıyorlar. Türkiye’de de tüm faturaların yükü emekçilerin, yoksulların sırtına bindirildi. Bunu uyuyan kesim ne zaman anlar bilemem? Ama faturası dolaylı yoldan halka yansırken psikolojik yönüyle de derin tahribatlar açmaktadır.

Bir zamanlar ANAP Genel Başkanı olan Mesut Yılmaz basına vermiş olduğu bir demecinde: “Borsanın yükselmesi o ülkenin refahta olduğunu, düşüşünde ise refahta olmadığını gösterir” demişti. Bu ülkeyi yönetenlerce sermayenin çıkarları hep en önde tutuldu. Bu ülkenin asıl sahibi olan emekçiler kapının dış mandalı sayıldı. Daha doğrusu görmemezlikten gelindi.

Bugünlerde altın yükselişe geçmiş, dolar ve avro yükselişte, borsa dibe doğru gidişte diye yapılan yorumlarda, bu ülkede işsizliğin, asgari ücretli kölelerin, kadına ulusal, sınıfsal baskının artarak, kadın katliamlarının artması evde kocası tarafından, sokakta erkekler tarafından cinsel tacize uğraması, üniversiteyi bitiren işsiz gençlerin sırat köprüsünde memurluk sınavına tabi tutulması, sosyal yaşantılarının olmaması ve yaşanılan diğer olumsuz etkenler niçin tartışma konusu edilmeyip, bu ülkenin güllük güllüstanlık olduğu hep kitlelere lanse ettiriliyor?  

Sistem öyle bir kurulmuş ki, borsa yükselirken, diğerleri düşüşe geçmektedir. Büyük meblağlarda para yatıran yatırımcılar kuru parayı hangi yatırıma yatırırsalar bile kaybettikleri görülmedi. Ama düşük ya da biraz yüksek seviyede oynayan yatırımcılar çoğunluğunun çoğunluğu hayalleri yıkılmaktadır.

Borsa da dönen çark sistemin bir parçasıdır. Ama emekçi kesimlerin asıl sorunu borsa değildir. Emeğe dayalı, paylaşımcı ve insanca bir yaşamın yaşama geçirilmesidir.

Hüseyin Habip Taşkın
     06/ 08/ 2011

www.tarimorkamsendiyarbakir.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Acılarımız Ortaktır

 Her halkın acıları birbirine benzer. İnsanca yaşamak her bireyin hakkıdır. İnsanca yaşıyabiliyor muyuz? Kendimizi birey olarak sorgulamamız...