Savaşı başlatanların keyfi yerindedir.
Ama savaşan yoksulların, ezilenlerin silahların, bombaların gölgesinde
ödedikleri bedeller çok ağırdır. Bu bedel ödemeler günümüze kadar gelirken
kendilerine “uygar bir ülkeyiz” diye adlandıranlar ne yazık ki barbarlıklarını
yoksul ve ezilenlerin kanlarıyla zevk ve sefalarını sürdürmeye devam ediyorlar.
Savaş barbarlığıyla, yalanıyla egemen
güçlerin çıkarları doğrultusunda sinsice planlanan ve kademeli olarak yaşama
geçirilen oyunun bir bütününü temsil eder.
Savaşın en ön cephesinde yoksullar,
ezilenler vardır. Savaşta en ön cephelerde sermayedarların çocukları olmaz.
Savaş sayesinde sermayedarlar işlerini yürütür. Kimi sermayedarlar silahlarını,
bombalarını pazarlamakla kazançlarına kazanç katarlar. Ne kadar çok ölü, yaralı
o kadar çok kazanç demektir. Savaşta yıkımları, parçalanan aileleri, tecavüze
uğrayan kadınları, çocukları, mülteci konumuna düşenleri, açlıktan ölenleri ve
savaşın açtıkları derin izleri unutmamamız gerekir.
İ
lle de savaşa girmek için elinden
geleni Türkiye yapıyor. Daha doğrusu iktidar partisi AKP yapıyor. ABD ile
AB’nin verdiği ev ödevlerini kusursuzca yapıyor. Tek başına iktidar olmanın
vermiş olduğu rahatlıkla ben bilirimi tek başına oynuyor.
Suriye sorunu gün geçtikçe
derinleşiyor. 03.10.2012 akşam saatlerinde Suriye sınırında bulunan Şanlı
Urfa’nın Akçakale ilçesine düşen bir top mermisi sonucunda beş kişi yaşamını
yitirirken on üç kişide yaralandı. TC’de misilleme olarak gece Türkiye
sınırından Suriye’ye belirli noktaları bombaladığını duyurdu.
04.10.2012 tarihinde TBMM’sinden tezkere
geçerken, AKP ve MHP’nin oylarıyla savaşa evet kararı alındı. Hayırlı olsun
diyenler neyin hayırından söz ediyorlar. Emperyalizmin çıkarları için bunun
neresi hayırlıdır.
AKP
sözcülerinden tezkereyle ilgili açıklama arka arkaya geldi. Bunlardan biriside AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü
Hüseyin Çelik, TBMM'de kabul edilen tezkereyle ilgili ''Bu, bir savaş
tezkeresi
değildir, savaşa ruhsat veren bir tezkere
değildir.
Eğer güven ve barış istiyorsanız, her an cenge hazır olmanız lazım. Biz tabii
kararlılıkla sınırlarımızı, vatandaşlarımızı, ülkemizi ve ülkemizin
menfaatlerini elbette hükümet ve devlet olarak koruyacağız. Bu tezkere bunun içindir'' dedi.
Uyutmaya çalıştığı bir çocuğa ninni
söyler gibi bir açıklama olmuş. Kısacası savaşı onaylamadıklarını ama el
altından savaşa hazır kıta olunmasının altı çizilmektedirler.
Suriye’deki sistemin elbette iyi
olduğunu savunmuyoruz ama bu kirli savaş bizim savaşımız değildir. Emekçilerin,
yoksulların, ezilenlerin bu savaşa karşı çıkması gerekmektedir.
Kürt halkının yaşadığı bölgelerde
savaş hali vardır. Kuzey Irak dağlarına yapılan her uçuşta bombaların
fırlatılması milyon, milyar dolardan söz ediliyor. Antakya’da Esad karşıtlarını
eğiten bir kampın olmasından söz edilirken, buradaki maliyet küçümsenmeyecek
kadar çoktur. Peş peşe yapılan zamlar savaşa gider olarak harcanacaktır.
Kore savaşını unutmamamız gerekir.
Adnan Menderes Demokrat Parti döneminde TBMM'nin 30 Haziran 1950 tarihli
oturumunda gündeme getirilerek kabul edildi. Kore’ye asker göndermekle bizim ne
kazancımız oldu? Kimin çıkarı için gidenlerin kanları akıtıldı?
Bizlere vatan, millet edebiyatı yapanların,
kirli savaşların birer parçası olmayacağız. Barışı inatla savunacağız. İlle de
savaş isteyenler, tezkereyi meclisten geçirenler savaşa çocuklarını en ön safta
göndermeleri daha doğru olur. Birazda onların canı yansın da savaşın ne
olduğunu anlasınlar…
Hüseyin Habip Taşkın
07.10.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder