Kitabımı hazırlarken Çetiner Kırtıloğlu'na, Ali Fuat Karaöz'e ve en son şeklini veren üstadım ve arkadaşım Neçmettin Yalçın Kaya'ya teşekkür ederim. Saygı ve sevgimle.
Sen
Oradaydın romanım bir döneme işaret ediyor. Tarihin bir sayfasında, o günleri
yaşayanların belleğinde acımasızlığıyla yerini alıyor.
12
Eylül 1980 Askeri Darbesi’ni unutmak mümkün değildir. Unutturmamak adına
gelecek yıllardaki insanlara kısa roman olarak bırakılması için yazdım.
Okuyanların
bilincinde olumlu ya da olumsuz değerlendirmeleri olacaktır. Geçmişteki bu
yaşanan barbarlığı göz önüne alarak, ileriye doğru yaşamlarının şekillenmesini
sağlayacaktır.
Romana
başka bir ad verebilirdim. Sen’i ad olarak kullanmayı daha uygun buldum.
‘Neden’ diye aklınızdan geçirebilirsiniz? Zamanı geriye sardığımızda o günün sosyal,
ekonomik daha doğrusu koşullarını göz önüne almalıyız.
Mekân
olarak; evler, işyerleri, sorgu odaları, cezaevlerini ağırlıklı aldığımızda
buralarda bulunan her bireyi cinsiyet ayrımı yapmadan sen diye adlandırmayı
uygun buldum.
Ailelerin
birebir yaşamış oldukları olaylar zincirine birçok halka eklenmektedir. Sen
içimizden herhangi biridir.
Mekân
ev: Komşuların meraklı bakışları arasında, dolaylı yollardan baskın yapılan ev
sessizce gözetlenir. Evin içinde neler olduğu sorusuna yanıt aramalarıdır.
Baskın
yapılan evin içi her yönüyle karışıktır. Stres herkesi germektedir. Komşular,
evin içinde olan biteni göremez. Evin duvarları ve baskın yapanların sert
tutumları sayesinde izleyici grubu olanları göremez.
Sen’in
götürülüşü: Evdeki işleri bitmiştir. Sıra Sen’in sorguya götürülmesindendir.
Fakat uğrayacak bir durakları vardır. Sağlam raporu alınması gerektiği için
formaliteleri tamamlamak zorunluluğu adli olarak vardır.
Sen
arabanın arka koltuğunda iki kişinin arasında yaşayacağı olaylar yolculuğuna
başlar. 78’liler diye adlandırdığımız
çoğunluğunu oluşturan genç kuşağın yaşamından sadece belirli bir bölümün
yaşanmışlığıdır.
Hüseyin
Habip Taşkın
25.02.2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder