9 Ekim 2018 Salı

Yaşamlarda Kim Vurduya Gidenler https://pirtukweje.wordpress.com/2018/10/09/oeykue-hueseyin-habip-taskin-yasamlarda-kim-vurduya-gidenler/




YAŞAMLARDA KİM VURDUYA GİDENLER

Yağmur damlaları çoktan terk etmişti. Gökyüzünde karabulutlar birbiriyle yarışıyorcasına durmadan şekil değiştiriyorlardı. Yeryüzünde ise yağmurun dinmesinden istifade eden canlı yaratıklar inlerinden çıkıp telaşlı bir şekilde isteklerini yerine getirmeye gayret ediyorlardı.

Her zaman sokak aralarında kediden, köpekten geçilmezdi. Yağmur bu, önüne kattığını kovaladı. Yağmurun dinmesinden midir bilinmez; sokak başında elektrik direğinin altında tombul yanaklı, göbeği biraz çıkık, kaytan bıyıklı, sarı kısa saçlı, siyah pardesü giymiş Bir Adam duruyordu.

Baykuş bakışıyla evden eve bakıyordu. Oysa evler ne satılıktı, ne de kiralıktı. Bir Adamın tipi hepten fauldü. Simitçi bağırarak oradan geçiyordu:
“Çıtır çıtır simitlerim var.”

Bir Adam ona doğru manasızca baktı. Simitçi kendisine yorarak:
“ Ağabey simit mi alacaktın!”

Kızgınlığını belirten ses tonuyla: 
“ Bas git dedim sana…”

Simitçi bir anlam veremedi. Veremediği gibi tırstı. Ondan uyuzlandı. Aynasız olabileceği fikri ağır bastı. Başına bela almamak için oradan topukladı.

Bir adam bakışlarını durmadan evden eve değiştiriyordu. Karşısında boyaları çoktan tarih olmuş, dört katlı bir ev vardı. İkinci katında oturan orta yaşlarda, siyah saçlı, tülbentle saçlarını öylemesine örtmüş olan Ana vardı. O da camın kenarından tülün arkasından ona bakıyordu.

Kızım dediği Dilber yanına geldi:
“ Hayrola Ana kimi kesiyorsun?”
Bir süre konuşulmadı ama Ana işaret ederek yanına gelmesini istedi. Dilber’in kalbi davulun sesi gibi temposunu hızlandırdı. Birlikte aynı yere bakıyorlardı. Dilber dudaklarını hareketlendirdiğinde:
“ Tanıyor musun?”

Ana Bir Adama bakmaya devam ediyordu. Dudaklarını şekilden şekle sokarken:
“ Tanımıyorum ama içime bir kurt düşürdü? Neyin nesi acaba? Açıktan dikizliyor. Acaba bizi mi?”

Kızları odaya akın etti. Hepsi tül perdenin arkasından Bir Adama bakıyorlardı. Baktıkları kişi bir anda gizemli kişiliğe bürünmüş oldu.

Elektrik direğine yaslandı. Onun nöbetçi kulübesiymişçesine, ağırdan elini pardesünün içine sokup sigara paketini çıkardı. İçinden bir tane sigara alıp iki dudağı arasına koydu. Sigara paketini aldığı yerine bıraktı.  Muhtar çakmağıyla sigarasını yakar yakmaz dumanını bir çekişte içine çekti. Bir süre sonra bıraktığında birilerine işaret veriyormuşçasına şekiller çıkınca Ana panikledi:
“ Aynasız bu!”

Dilber’de aynısını gördüğü halde:
“ Ana kız! Geçenlerde ekip gelmişti. Onları hoş tutmuştuk yatak odasında; niye böyle bir şey yapsınlar ki, üstelik sende ellerinle zarfın içinde cukkayı teslim etmiştin.”

Ana hafızasını toparlamakla meşguldü. Aradan biraz daha zaman geçince:
“ Doğru diyorsun. Bu pezevenk kim?”

Dilber kendisini ağırdan alarak:
“ Ana bu haraç almaya gelen olmasın!”

Ana öfkeyle bağırdı:
“ Kızım ben sarı Kamil’e güvenliğimiz için veriyorum. Nerenden uyduruyorsun haraç işini?”

Dilber sustu. Damarına basmak istemedi. Herkes Bir Adama doğru bakınıyordu. Dilber dayanamadı:
“ Ana müşterilerimiz gelirse, ne yapacağız?”

Ana gerildi gerildi kafasını salladı:
“ Bizim Sakar’a haber salayım, şunun bir hesabına bir baksın!”

Bir Adam direğe yaslanmasına devam ederken gözlerini yumdu. Yirmi dakikaya yakın ayakta kestirdi. Ana başını bir oyana buyana sallarken:
“ Bunda bir bokluk var ama ne?”

Ana sehpanın üzerinde duran telefonun yanına gitti. Arkası dönüktü. Kızları ise Bir Adama bakıyorlardı. Ana biraz rahatlamış olarak geri geldi.
“ Eh birazdan kim olduğunu öğreniriz. Sakar işini bilir.”

Zaman geçmek bilmiyordu. Ana’nın canı git gide daha çok sıkılıyordu. Ana avrat sövüp duruyordu.

Yağmur bardaktan boşalırcasına yağıyordu. Bir Adam evden eve bakıyordu. Ana dayanamadı:
“ İtin yüzünden bugünkü nasibimiz kapanacak!”

Bir Adam yağmurla iç içe geçmişti. Yine de umursamadı. Kızlardan çikolata renginde olanı:
“ Bu bence ne aynasız, ne de haraç alan biri…”

Ana başını sallamaya devam ederken:
“ Ne mal olduğunu ilk önce bir öğrenelim. İşimize taş koyansa eğer, onun ayağına taşı ben koyayım.”

Kızları hep bir ağızdan:
“ Birlikte koyalım Ana…”

Sokak başında Bir Adamın yanında kıvırcık saçlı biri durdu. Konuşma uzadıkça uzadı. Yıllardan beri birbiriyle görüşmeyen iki arkadaşmışçasına konuşuyorlardı.

Ana sevinç çığlığı atarak:
“ Sakar gelmiş. İyi de böyle uzunca ne konuşuyorlar?”

Herkes merak içindeydi acaba ne konuşuyorlardı?

Yağmur hızını azaltmış yağıyordu. Yağmura meydan okuyan iki kişi sohbeti ilerletmişlerdi. Ana öfke nöbetine girerek:
“ Ulan Sakar beni satışa mı getiriyorsun? Seni oydurturum anam avradım olsun.”

Dilber içinden ‘ Ah be Ana yıllardır senide, beni de, hepimizi de birileri oymuyor mu? Kendini ne zannediyorsun? Hepimiz satılığız. Kimimiz gönüllü ya da değil! Hepimiz bir aradayız.”

Tak tak tak sesi geldiğinde Bir Adam yere serildi. Kızıla bulaşmış yağmursuyu aşağıya doğru akarak delili yok etmeye çalışıyordu. Sakar yönünü evlere çevirirken belinden tabancasını çıkardı. Üç el tak tak tak sesi duyuldu. Sakar’da yerde debeleniyordu. Ana ve kızları tiyatro oyununu izliyormuşçasına hüzünlü bir sahnenin etkisi olsa gerek oldukları yerde donup kalmışlardı. 

Sakar’da hareketsiz yatmaktaydı. Akan kızıllık suyun akışında yok oluyordu.

Bir kat yukarıdan ayak sesleri geliyordu. Merdivenlerden aşağıya doğru pat pat diye ses duyuldu. Kapıdan çıkan iki kişi iplerini koparmışçasına koşarak yağmur altında kayıplara karıştı.

İzleyici grubunda alkış yoktu. Şaşkınlıkları devam ediyordu.

Sokağa çeşit çeşit arabalar girdi. Ellerinde telsizler, silahı olanlar koşuşturmaca halindeler. Ana ve kızları ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Ardı ardına ambulanslar sokağa girdi. Yerde yatan iki kişi ne uğruna gitmişlerdi? Şimdi Ana ve kızları bunun yanıtını aramaktadırlar.

Yerde yatanların üzerleri aranırken, sağlık görevlileri de kargaşada işlerini yapmaktadırlar.

Basında hemen orada yerini aldı. Ardı ardına fotoğraflar çekildi. Yarına şişirilecek bir haber daha çıkmıştı.

Kalabalık merdivenlerden yukarıya doğru çıkıyorlardı. Ana bağırdı:
“ Kızlar giyinin.”

Kapıları yumruklanıyordu. Ana kapıyı açmaya giderken:
“ Ne, o, be! Kapıyı yıkacaksınız.”

Kapı dışından bir ses:
“ Kapıyı açın biz asayişçiyiz.”

“Nerden bileyim asayişçi olduğunuzu?”

“Aç yoksa zor kullanırız!”

Ana kapıyı açar açmaz ipini koparan içeriye ayakkabılarıyla girdi. Ana bağırır:
“ Burası aile evidir efendiler. İstediğiniz gibi giremezsiniz.”

Salonda kadınlar divana, koltuklara oturmuşlardı. Misafirliğe gelinmiş havasına girmişlerdi. Ana iki elini yukarıya kaldırınca:
“ Asayişte hatırı tanıdıklarım vardır. Hatırı sayılır yöneticilerimiz vardır. Bir telefonuma bakar?”

Sorumlu olanı:
“ Yukarı kata çıkalım.”

Yukarı kata çıkan çıkanadır.

O gece Ana ve kızları başka eve taşınırlar. Sabahleyin televizyonda haberleri izleyen Ana ve Dilber duyduklarına şaşırırlar:
“ Mafya çatışmasında iki kişi toprağa karıştı… Arananlar kayıplara karıştı…”

Ana, Sakar’a acısa da acısı kısa sürdü. O gün ev müşterilerle doldu.

Lağım çukurunda ölen öldüğüyle kaldı.

Hüseyin Habip Taşkın
06.10.2018










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Acılarımız Ortaktır

 Her halkın acıları birbirine benzer. İnsanca yaşamak her bireyin hakkıdır. İnsanca yaşıyabiliyor muyuz? Kendimizi birey olarak sorgulamamız...