YAŞAMLARDA
KİM VURDUYA GİDENLER
Yağmur
damlaları çoktan terk etmişti. Gökyüzünde karabulutlar birbiriyle
yarışıyorcasına durmadan şekil değiştiriyorlardı. Yeryüzünde ise yağmurun
dinmesinden istifade eden canlı yaratıklar inlerinden çıkıp telaşlı bir şekilde
isteklerini yerine getirmeye gayret ediyorlardı.
Her
zaman sokak aralarında kediden, köpekten geçilmezdi. Yağmur bu, önüne kattığını
kovaladı. Yağmurun dinmesinden midir bilinmez; sokak başında elektrik direğinin
altında tombul yanaklı, göbeği biraz çıkık, kaytan bıyıklı, sarı kısa saçlı,
siyah pardesü giymiş Bir Adam duruyordu.
Baykuş
bakışıyla evden eve bakıyordu. Oysa evler ne satılıktı, ne de kiralıktı. Bir Adamın
tipi hepten fauldü. Simitçi bağırarak oradan geçiyordu:
“Çıtır
çıtır simitlerim var.”
Bir
Adam ona doğru manasızca baktı. Simitçi kendisine yorarak:
“
Ağabey simit mi alacaktın!”
Kızgınlığını
belirten ses tonuyla:
“
Bas git dedim sana…”
Simitçi
bir anlam veremedi. Veremediği gibi tırstı. Ondan uyuzlandı. Aynasız
olabileceği fikri ağır bastı. Başına bela almamak için oradan topukladı.
Bir
adam bakışlarını durmadan evden eve değiştiriyordu. Karşısında boyaları çoktan
tarih olmuş, dört katlı bir ev vardı. İkinci katında oturan orta yaşlarda,
siyah saçlı, tülbentle saçlarını öylemesine örtmüş olan Ana vardı. O da camın
kenarından tülün arkasından ona bakıyordu.
Kızım
dediği Dilber yanına geldi:
“
Hayrola Ana kimi kesiyorsun?”
Bir
süre konuşulmadı ama Ana işaret ederek yanına gelmesini istedi. Dilber’in kalbi
davulun sesi gibi temposunu hızlandırdı. Birlikte aynı yere bakıyorlardı. Dilber
dudaklarını hareketlendirdiğinde:
“
Tanıyor musun?”
Ana
Bir Adama bakmaya devam ediyordu. Dudaklarını şekilden şekle sokarken:
“
Tanımıyorum ama içime bir kurt düşürdü? Neyin nesi acaba? Açıktan dikizliyor.
Acaba bizi mi?”
Kızları
odaya akın etti. Hepsi tül perdenin arkasından Bir Adama bakıyorlardı.
Baktıkları kişi bir anda gizemli kişiliğe bürünmüş oldu.
Elektrik
direğine yaslandı. Onun nöbetçi kulübesiymişçesine, ağırdan elini pardesünün
içine sokup sigara paketini çıkardı. İçinden bir tane sigara alıp iki dudağı
arasına koydu. Sigara paketini aldığı yerine bıraktı. Muhtar çakmağıyla sigarasını yakar yakmaz
dumanını bir çekişte içine çekti. Bir süre sonra bıraktığında birilerine işaret
veriyormuşçasına şekiller çıkınca Ana panikledi:
“
Aynasız bu!”
Dilber’de
aynısını gördüğü halde:
“
Ana kız! Geçenlerde ekip gelmişti. Onları hoş tutmuştuk yatak odasında; niye
böyle bir şey yapsınlar ki, üstelik sende ellerinle zarfın içinde cukkayı
teslim etmiştin.”
Ana
hafızasını toparlamakla meşguldü. Aradan biraz daha zaman geçince:
“
Doğru diyorsun. Bu pezevenk kim?”
Dilber
kendisini ağırdan alarak:
“
Ana bu haraç almaya gelen olmasın!”
Ana
öfkeyle bağırdı:
“
Kızım ben sarı Kamil’e güvenliğimiz için veriyorum. Nerenden uyduruyorsun haraç
işini?”
Dilber
sustu. Damarına basmak istemedi. Herkes Bir Adama doğru bakınıyordu. Dilber dayanamadı:
“
Ana müşterilerimiz gelirse, ne yapacağız?”
Ana
gerildi gerildi kafasını salladı:
“
Bizim Sakar’a haber salayım, şunun bir hesabına bir baksın!”
Bir
Adam direğe yaslanmasına devam ederken gözlerini yumdu. Yirmi dakikaya yakın
ayakta kestirdi. Ana başını bir oyana buyana sallarken:
“
Bunda bir bokluk var ama ne?”
Ana
sehpanın üzerinde duran telefonun yanına gitti. Arkası dönüktü. Kızları ise Bir
Adama bakıyorlardı. Ana biraz rahatlamış olarak geri geldi.
“
Eh birazdan kim olduğunu öğreniriz. Sakar işini bilir.”
Zaman
geçmek bilmiyordu. Ana’nın canı git gide daha çok sıkılıyordu. Ana avrat sövüp
duruyordu.
Yağmur
bardaktan boşalırcasına yağıyordu. Bir Adam evden eve bakıyordu. Ana
dayanamadı:
“
İtin yüzünden bugünkü nasibimiz kapanacak!”
Bir
Adam yağmurla iç içe geçmişti. Yine de umursamadı. Kızlardan çikolata renginde
olanı:
“
Bu bence ne aynasız, ne de haraç alan biri…”
Ana
başını sallamaya devam ederken:
“
Ne mal olduğunu ilk önce bir öğrenelim. İşimize taş koyansa eğer, onun ayağına
taşı ben koyayım.”
Kızları
hep bir ağızdan:
“
Birlikte koyalım Ana…”
Sokak
başında Bir Adamın yanında kıvırcık saçlı biri durdu. Konuşma uzadıkça uzadı.
Yıllardan beri birbiriyle görüşmeyen iki arkadaşmışçasına konuşuyorlardı.
Ana
sevinç çığlığı atarak:
“
Sakar gelmiş. İyi de böyle uzunca ne konuşuyorlar?”
Herkes
merak içindeydi acaba ne konuşuyorlardı?
Yağmur
hızını azaltmış yağıyordu. Yağmura meydan okuyan iki kişi sohbeti
ilerletmişlerdi. Ana öfke nöbetine girerek:
“
Ulan Sakar beni satışa mı getiriyorsun? Seni oydurturum anam avradım olsun.”
Dilber
içinden ‘ Ah be Ana yıllardır senide, beni de, hepimizi de birileri oymuyor mu?
Kendini ne zannediyorsun? Hepimiz satılığız. Kimimiz gönüllü ya da değil!
Hepimiz bir aradayız.”
Tak
tak tak sesi geldiğinde Bir Adam yere serildi. Kızıla bulaşmış yağmursuyu
aşağıya doğru akarak delili yok etmeye çalışıyordu. Sakar yönünü evlere
çevirirken belinden tabancasını çıkardı. Üç el tak tak tak sesi duyuldu.
Sakar’da yerde debeleniyordu. Ana ve kızları tiyatro oyununu izliyormuşçasına
hüzünlü bir sahnenin etkisi olsa gerek oldukları yerde donup kalmışlardı.
Sakar’da
hareketsiz yatmaktaydı. Akan kızıllık suyun akışında yok oluyordu.
Bir
kat yukarıdan ayak sesleri geliyordu. Merdivenlerden aşağıya doğru pat pat diye
ses duyuldu. Kapıdan çıkan iki kişi iplerini koparmışçasına koşarak yağmur
altında kayıplara karıştı.
İzleyici
grubunda alkış yoktu. Şaşkınlıkları devam ediyordu.
Sokağa
çeşit çeşit arabalar girdi. Ellerinde telsizler, silahı olanlar koşuşturmaca
halindeler. Ana ve kızları ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Ardı ardına
ambulanslar sokağa girdi. Yerde yatan iki kişi ne uğruna gitmişlerdi? Şimdi Ana
ve kızları bunun yanıtını aramaktadırlar.
Yerde
yatanların üzerleri aranırken, sağlık görevlileri de kargaşada işlerini
yapmaktadırlar.
Basında
hemen orada yerini aldı. Ardı ardına fotoğraflar çekildi. Yarına şişirilecek
bir haber daha çıkmıştı.
Kalabalık
merdivenlerden yukarıya doğru çıkıyorlardı. Ana bağırdı:
“
Kızlar giyinin.”
Kapıları
yumruklanıyordu. Ana kapıyı açmaya giderken:
“
Ne, o, be! Kapıyı yıkacaksınız.”
Kapı
dışından bir ses:
“
Kapıyı açın biz asayişçiyiz.”
“Nerden
bileyim asayişçi olduğunuzu?”
“Aç
yoksa zor kullanırız!”
Ana
kapıyı açar açmaz ipini koparan içeriye ayakkabılarıyla girdi. Ana bağırır:
“
Burası aile evidir efendiler. İstediğiniz gibi giremezsiniz.”
Salonda
kadınlar divana, koltuklara oturmuşlardı. Misafirliğe gelinmiş havasına
girmişlerdi. Ana iki elini yukarıya kaldırınca:
“
Asayişte hatırı tanıdıklarım vardır. Hatırı sayılır yöneticilerimiz vardır. Bir
telefonuma bakar?”
Sorumlu
olanı:
“
Yukarı kata çıkalım.”
Yukarı
kata çıkan çıkanadır.
O
gece Ana ve kızları başka eve taşınırlar. Sabahleyin televizyonda haberleri
izleyen Ana ve Dilber duyduklarına şaşırırlar:
“
Mafya çatışmasında iki kişi toprağa karıştı… Arananlar kayıplara karıştı…”
Ana,
Sakar’a acısa da acısı kısa sürdü. O gün ev müşterilerle doldu.
Lağım
çukurunda ölen öldüğüyle kaldı.
Hüseyin
Habip Taşkın
06.10.2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder