29 Mart 2019 Cuma

BİR DAHA ACILARIN YAŞANMAMASI İÇİN YÜZLEŞMEK ZORUNDAYIZ Müslümanlaş(tırıl)mış Rumlar: Bir Bellek Anlatısı https://pirtukweje.wordpress.com/2019/03/26/hueseyin-habip-taskin-bir-daha-acilarin-yasanmamasi-icin-yuezlesmek-zorundayiz/?fbclid=IwAR1v98LmqOFVC3MVzxJi7LH1TX-5X2GBzw-OwFHQZ07ZLJlly03DLB3M7nY



Sayısız olaylar ülkemizde ya da dünya coğrafyasında yaşanmış ki, insanlar yaşamış olduğu olayları yıllar geçsede belleğinde taşıyıp bugüne getirmiş.  Soru işaretleriyle ve yanıtını aramayla geçen zaman dilimleri her yeni bir güne damgasını vuruyor. Vurmaya devam ediyor.

Tarihin derinliklerinde aydınlanmayı bekleyen birçok olay vardır. Örneğin ben kimim? Benim atalarım nerelerden gelmiş? Ya da nerelere gitmiş? Birçok konu için aranan sorular ve yanıtlar birbirini yıllar geçsede kovalar.

Bir yazar gizemli konusunu aydınlığa çıkarmak için belgeleme üzerinden gidebilir. Anlatılanlar üzerinden de olabilir. Bir yandan katliam, sürgün ve nicelerini kelle koltukta yazmaya karar verir. 

Yazara burada büyük bir görev düşerken, yazdığını insanlara sunma heyecanı basar. Yazan kişi doğacak her türlü olumsuzluğu göğüslemeye kararlıdır.

Bizlere anlatılan tarih tek taraflı ve yanlı bir tarihtir. Tarihi dünya emekçi halkları yazmalıdır.

Size Mert Kaya’nın Müslümanlaş(tırıl)mış Rumlar: Bir Bellek Anlatısı adlı akademik yazımlı kitabından söz etmek istiyorum. Kitap geçmişte yaşanılan bir sürgün olayına tanıklık eder. Yalnız sürgün öncesi yaşanmışlıklar zincirinde de dramlar, acılar vardır. Parçalanmış ailelerin yaşamış olduğu psikolojiyi anlatır. Bu arada kendi ailesini de verilen adreslerde aramaya başlar.

Ötekileştirme ve ötekileştiremediklerini bu topraklardan sürme ya da yurt içinde sürgüne gönderme. Yerleşim adlarını değiştirme. Kullandığı adı ve soyadını değiştirme. Dinini değiştirme. Konuştuğu anadiline sansür uygulama. Buna benzer uygulamalar ne yazık ki bu topraklarda yaşandı.

Bu topraklar da halkların dilleri ve kültürleri bir döneme damgasını vurdu. Bir arada yaşamak için sorunları çözmek adına yüzleşmek zorundayız.

Mert Kaya’nın kitabı Libra Kitapçılık ve Yayıncılıktan çıkmıştır. Yüz altmış sayfadan oluşmaktadır. Akademik bir yazıdır.

Mert Kaya’nın bu kitabını okumanızı öneririm. Bölümler halinde konuya girmiş. Acılar yumağı olan bir tarihe damga vurmuş.

Yazarımız araştırmalar sonucunda akrabalarına ulaşıyor. Bölgelerde yaptığı araştırmalarda ilginç diyaloglara giriyor. İlginç olanlardan birisi: ‘Bu konuyu niye deşiyorsun?’ diyen de var. Oysa kitapta iyice okunduğunda bunun yanıtı ortaya çıkıyor. Yaşanmış olayın üstünden yıllar geçiyor. Yılların içinden mevsimlerde gelip geçiyor. Korku var. Kendi dinini ve konuştuğu dili terk ederek, ailesini, çocuklarını, torunlarını garanti altına aldığını sananlar var.

Yazarımız burada 1919-1925 arasında göç yollarına zorunlu tutulanlarla ve Anadolu’da kalan Rumların her iki ülkedeki araştırmalarına yolculuk etmiştir.

Bir daha acıların yaşanmaması için kendinizi o halkın yerine koyun. Hiçbir halkın diğer halktan ya da halklardan üstünlüğü yoktur. Ülkelerdeki yöneticiler kendi zalimliklerini, sömürülerini devam edebilmeleri için bir günah keçisi yaratırlar. Herhangi bir halk ve din üzerinden gidilir. Devrimciler üzerinden gidilir. Devletin aygıtları ve resmi kurumlarıyla bu işler organize edilir. Düzen denilen mekanizma şuan dünyada böyle çarpık ve iğrenç işliyor.

Bizler bu oyunu insan olarak bozmalıyız.  

Hepimizin anadili, kültürü, dini farklı olsada sonuçta birer insanız. Canız.

Hüseyin Habip Taşkın
22.08.2019



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Acılarımız Ortaktır

 Her halkın acıları birbirine benzer. İnsanca yaşamak her bireyin hakkıdır. İnsanca yaşıyabiliyor muyuz? Kendimizi birey olarak sorgulamamız...