Kapitalist
sistemde bazı yazarlar cilalanıyor, parlatılıyor ve alın size bu yazarın kitabı
deniliyor. O yazar da şişirildiğinden dolayı bir hindi gibi kabarıyor. Halkıyla
arasına sınır koyuyor. Ülkesinde ve dünyada olan sömürü, talan, yargısız
infazlar, çevre sorunu, erkek egemen sisteminde kadına şiddet, muhaliflere
baskı, savaşlar ve nice sorunlar onu ilgilendirmiyor. Varsa yoksa her şey
kendisidir.
Kapitalizmin
ana hedeflerinden biride bireysel yazar yaratırken düşüncesinin içi boş
olmasıdır. Daha başka ne ister? Yazarın yazdığı yazısında insanları
uyandıracak, ışık tutacak hiçbir cümlenin geçmesini istemez. Kadercilik
anlayışıyla havadan, sudan yazmasını ister. Bu gibi yazarların bilinçaltına
kendi yoz kültürünü ustaca her olanaklarıyla işler.
Sermayenin
yanında olanlarla, emekten yana olanlar diye yazarlar ikiye ayrılır.
Edebiyatın
her türüyle ilgili kitaplar yayınlanıyor. Kitapları yayınlananlar okuyucuyla
kitabının buluşmasını ister. Burada yayınevinin etkisi de büyüktür. Pazarlama
tekniğinin kuvvetli olması gerekiyor. Ağırlıkla internet üzerinden satış ağı
gidiyor. Birde kitap fuarlarına gidilerek satış ağlarını oluşturuyorlar.
Bir
yazarın kendi kitabını satması çok zordur. Olanaklar yaratmak zorundadır.
Varsayalım bir günlük C etkinliğine yazar, yazarlar katıldı. Sizce kaç kitap
satmış olabilir? Etkinlikte hiç satamayan da oluyor desem? Evet, satamayan da
oluyor. Birden ‘on’a kadar satan olabiliyor. Bunun üzerindeki satışlar ise öyle
ahım şahım değildir. Yazarın kitabını hemşerileri, yakın arkadaşları,
akrabaları da alanlar arasındadır. Daha önce okuyan bir kişi, yazarın kitabını
arkadaşına önermişse bu gibiler de gelip alıyor. Ya da orada ilişki
yakalanmışsa kitabını satabiliyor.
Orada
beş kitap satan yazarı düşünürsek, kitap başına on lira almış olsa, elli lira
eder. Yazarın yol parası, orada çay parası, öğlen yemeğini simitle
geçiştirenler olduğu gibi sandviç yiyenlerde var. Sorun şudur. Yazarın
kapitalist düzende emeğinin karşılığını alamadığını görürüz. Ama yazar böyle
etkinliklere gitmek zorundadır. Çünkü orada adının geçmesi ve diğer yazarlarla,
oraya gelenlerle ilişkiler kurarak kitabını tanıtmaya çalışır.
Edebiyat
alanında yazan bizler ne yapmalıyız? Kapitalizme inat birbirimize dokunmak
zorundayız. Bir bütünü oluşturmalıyız. Kitaplarımız için tek bir ses olup,
tanıtımını yapıp, satışını sağlamalı, etkinliklere birbirimizi taşımalıyız.
Birbirimizin kitaplarını en geniş kitleye böylece ulaştırmış oluruz. Her bölge
kendi edebiyatçılarının birleşmesini sağlarsa daha iyi olur. İzmir’de bu ağ
azda olsa var. Bizler yer sorunu çekiyoruz. Hallettiğimiz zaman daha çok ses
getirecektir.
Etkinliklerimiz
ara sıra Ege 78’liler Sanat Ve Edebiyat Grubu adı altında da yapılıyor. Tüm
Emekli Sen Bornova Edebiyat Atölyesi olarak da etkinlikler yapılmaktadır. Bazen
diğer grupların birleşmesiyle de yapılıyor. Sorun şudur! Bizler kendi
bulunduğumuz alanlarda güçlenmeli ve diğer gruplarla edebiyat anlamında
etkinlikler yapmalıyız. Genişçe bir yazar grubunun birlikte hareket etmesini
sağlamak amaçlarımızdan biri olmalıdır. Ben değil! Bizler olmalıyız. Emeğe
saygılı, emek sömürüsüne ve talana karşı olmalıyız.
Bu
oluşumlar yaratılırken ortaklaşa, kooperatif olarak bir yayınevine doğru
gitmeliyiz. Amacımız toplumsallığı yaratmaktır. Bunun oluşması zaman ister.
Şunu
yapabiliriz? Kitabımızın çıktığı yayınevinin, internet üzerindeki sitelerin
linkini vererek bir anlamıyla satış olanağını sağlarız. Bazı yazar arkadaşlarım
şunu diyor: “Yayınevi satsın para ona kalıyor.” Ben bu söylenenin üzerinde
durmayacağım. Görüşüm şudur: Kendi kitabımızı sattırmak zorundayız. İkinci
baskıyı yayınevi yapmalı ve telif almalıyız.
Belki daha farklı yazar arkadaşlarım farklı düşünceler getirebilir.
Onları da konuşuruz.
Birde
sayfalarımızda yazar arkadaşlarımızın kitaplarını paylaşalım. Yapabiliyorsak
internet ortamının hepsinde yaygınlaştıralım.
Amacımız
kapitalizmin oyununu bozmaktır. Bu da sınıf bilinciyle hareket ederek,
birleşerek, paylaşarak doğru olanı bularak olur. O zaman bir güç oluruz.
Sevgi
ve saygımla.
31.Mart. 2020
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder