Ülke
genelinde bir seçim yaşandı. Belediye Başkanlarını, meclis üyelerini ve
muhtarları seçin dediler ve sandığa gidenler oylarını kullandı.
‘Oy
kullanmak bir haktır.’ ‘Demokrasi’ diyenler oldu. Seçimin asıl ilgi çeken kısmı
ise seçimden sonra oldu. Seçim bana göre
bir formaliteden öteye gitmedi. Diktatörlük mü desem? Ya da sizler ne dersiniz?
Kültürümüz
çağ atladığından argolu, tehditimsi ve dinimsi cümleleri kuranlar oldu. Erdoğan
gerilimi tırmandıranların başında geldi. AKP’si de bu vatandaşın yolundan
gitti.
Bunca
iktidar gelip geçti. Ayrımcı ve ötekileştirme dilini açıktan kullanan olmadı.
Ötekileştirme ve ayrımcılık oldu mu derseniz? Oldu. Fakat Erdoğan ve AKP’si
açıktan en ağır cümleleri kurarak, Türk İslam sentezi ve Suniliği katarak
taraftarını diri tutmaya çalıştı.
Uygar
toplum dedikleri ülkemizde seçimler yapıldı. YSK bile AKP’nin yan kuruluşu
olarak çalışmaya devam ettiğini görüyoruz. Ekrem İmamoğlu’nun mazbatası
verilmemesi için büyük çaba harcandı. Hatta İstanbul Belediye seçimi yenilenme
olasılığı yüksektir.
HDP
her seçimde saldırıya uğrayan parti olsa da, faşizme karşı tavrını koyan
partidir. YSK, adaylarını seçime katılabilir diye karar veriyor. Seçim
sonrasında sen yasaklısın diyerek AKP’nin adayına mazbatayı veriyor.
HDP’nin
itirazları hasıraltı ediliyor. Uygar bir ülkede böyle manevraların yapılması ‘vatan,
millet ve din aşkına olabilir’ deniliyor. Diğer muhalefet partilerinin
itirazları da kabul görmüyor.
Uygar
değiliz. Demokrasi deniliyor denilmesine ama bunun adı nedir? Faşizmdir. Coğrafyamızda
seçimler formalite yapılıyor. Bu ülkede, hem de sıkça.
İstanbul
Belediyesi AKP’nin rant kapısıdır. Gerisini sizler düşünün?
Çırpınmalarının
aslında birçok nedeni vardır.
Ülkemizin
rengârenk insanları insanca bir arada yaşamak istiyor.
Bu
bir adımdı ve atıldı. Sanırım kademeli olarak atılacaktır.
Hüseyin Habip Taşkın
16.04.2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder