Zaman
ve mekân deyince edebiyatta, sanatta, kültürde, insan yaşamlarında dilleriyle,
ten renkleriyle, tarihleriyle hep vardı. Var olmaya da devam ediyor.
Şimdiki
zamanda dünya ülkelerinin gelişmelerini ya da gerilemelerini sayıca az olan
dünyayı sömüren, kasıp kavuran bir avuç sermayedar karar alarak
uygulayıcılarını harekete geçirerek eylemini başlatıp, devamını getiriyor.
Açlık,
yoksulluk bir ülkenin kaderi olamaz. Bombaların bir ülkeye gökyüzünden
yağdırılması demokrasiyi, uygarlığı getirmez. Çünkü barbarlar sömürülerinin
devamını isterler. Kukla hükümetler, darbecilerle işlerini kanla, şantajlarla
götürürler. Halkları uyutma adına nabıza göre şerbet ayarını verirler. Barış
içinde halkların yaşamasını istemezler. Dini yönden ve bir halkı günah keçisi olarak
gösterir. Sıra o ülkenin insanına ırkçı söylemleri yaymaya ve harekete
geçirmeye çalışır. Sermayedarlar düşman yaratıyor. Sömüreceklerini tereyağından
kıl çeker gibi çekiyor.
Bir
ülke düşünün teknolojisi ve bilimi üst düzeyde, sosyalist olmasın ve geri
kalmış bir ülkeyi ardından düşünün… Karşılaştırma yapın ve sonuca ulaşacağınıza
eminim.
Geri
kalmış bir ülke düşünün ve ülkenin bir Başı var ama onu dışarıdaki Başı ve Başları
yönetiyor. Ülkenin Başındaki kendi sınırları içinde kalan insanları sindiriyor.
Yasalarıyla, kanunlarıyla. Başındaki Baş “Benim hakkımı koru, ülkeni nasıl
yönetirsen yönet” diyor. Onay alınmıştır. Kendi doldurduğu kasasını ‘ altın ve
dövizlerini’ sınırlar ötesine taşımaya devam ederken, gerçek bilimden, kültürden,
sanattan, edebiyattan ve her şeyden uzaktır.
Muhalefet
ve iktidar dışarıdaki Başa ve Başlara bağlıdır. İtaat etmek zorundalar. Yoksa
yaşam hakları bulamazlar. ‘Oy’ istiyorlar… “Hakça düzen gelecek” diyorlar. Oysa
muhalefettekilerin ağzından bal akıyor. İktidara geldiklerinde kan ve öfke
akıyor.
Baş
ve Başlar sömürünün silah sörleridir. Silahlarının satacaklar. Geri
bıraktıkları ülkeye ve düşman yarattıkları gruplara ver parayı al silahı
dercesine silahlar peynir ekmek gibi satılır. Din adamları da kendi ülkelerinin
yapmış olduğu marifeti destekliyor.
Ölenlerin
ana dilleri, ten rengi önemli değildir. Önemli olan sömürü düzenlerinin
devamıdır.
İlaç
sektörleri ilaçlarını satmak zorundalar. Hastalığın ilacı Baş ve Başların
tekelindedir. Virüs bir yandan diğer üçkâğıt işleri bir yandan devam ederken
satılsın tıbbi cihazlar ve ilaçlar.
Geri
kalmış ülkelerde oynanan oyun çoktur. Hesler, nükleer santraller, siyanürlü
altınlar ve yer altı üstü zenginliklerin yağmalanması ile halkların yoksullaşması
ve ölüme terk edilmesi çok acıdır.
Sizleri
yöneten, oy verdiğiniz insanlar belirli yere kadar varlar. Baş ve Başlar yaşam
hakkınızı belirliyorlar. Nasıl mı? Onuda siz bulun?
17
Temmuz 2020
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder