Hüseyin
Habip Taşkın
Dünyayı
yönetenler, savaş çığırtkanlığı yapanlar, sömürenler, her türlü puştluğu
yapanlar yalancı ve sahtekârdır. Dünüyle
bugünüyle oynanan oyun aynıdır. Teknoloji değişime uğruyor. İnsanlar toprağa
karışıyor. Yerine yeni oyuncular geliyor. Halkları uyutmak için bolca nutuk
çekiyorlar.
Emperyalizm
var olduğu sürece, karşısında muhalefet gücü oluşturulmadığı zaman halkların
tepesine her türlü iğrenç oyunlarıyla binecektir. Ülkemizde düzen yani işleyiş
emperyalizmin denetiminde yapılmaktadır.
Türkiye
NATO’ya 18 Şubat 1952 yılında girdi. Girmesiyle
birlikte 1967-1968 arasında süttozu okullara gönderildi. Süttozları çuval çuval günlerce ders aralarında
kazanlarda kaynatılıp öğrencilere içirtildi. Okul müdürleri ve öğretmenleri
çoğunlukta “Amerika ve emperyalizminin dost ülke ve müttefik” oluşunu öğrencilerine
anlattılar.
Nato’nun
karşısında SSCB vardı. ‘Doğu Bloku dedikleri.’ ABD ülkemizde askeri ve polis
gücünü eline aldı. Geleceğin üst rütbelilerini hazırlamak için geri kalmış her
ülkenin genç askeri ve polisini Komünizme karşı eğitime aldı. Bu eğitim aynı
zamanda emperyalizmin çıkarlarını da koruma amaçlıydı. Eğitime alınanların sayısı on ile
belirlenmişti.
Köy Enstitüleri’nin
yasaklanmasındaki amaç SSCB’yi örnek alması, bir öğretmenin birçok dalda bilgisi
ile yeniliklere açık olmasıydı. Bu öğretmenler tehlikeliydi.
Gelelim
Emperyalizmin ülkemizdeki yapmış olduğu faaliyetlere; Komünizme Karşı
derneklerin örgütlenmesi, buna yatkın olanların üst kademesini oluşturan
kişilerin eğitilmesi. Parasal anlamda desteklenmesi, her türlü olanaklar
diyeyim. Daha bitmedi Kontrgerilla faaliyetleri ülkemizde devrimcilerin,
aydınların, gazetecilerin, ördürülmesi burada MHP’nin Ülkü Ocakları Derneği devreye
giriyor. Katliamlar ardı ardına
yaşanıyor. Maraş, Çorum, Malatya gündeminde Aleviler, devrimciler, Kürtler
başta olan hedeflerdir.
Ülkemizde
ardı ardına askeri darbeler yaşandı. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi geldiğinde,
“Bizim çocuklar başardı.” Diyen “1970’li
yıllarda CIA’nin Türkiye Şefi olan Paul Henze, ABD Başkanı Jimmy Carter’a “Bizim
çocuklar başardı” diye haber vermişti. ‘Stav.Org’
12
Eylül 1980’den sonraki yıllarda askeri darbecilerin güdümünde partiler kuruldu.
Milletvekili olacaklar. Darbecilerin onayıyla seçildi. Milletvekilliği veto
edilenler oldu. ABD’ye icazet almaya
gidenler oldu.
Bülent
Ecevit’in, İhsan Sabri Çağlayangil’in gerek söyleşilerinde, çıkarmış olduğu
kitaplarda ilgi çeken şudur:
“MiT'in
maaşını 1973'e kadar CIA ödedi
Bu
iddia dönemin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil'e ait. Çağlayangil'e
göre 1973'e kadar ABD gizli servisi CIA ile MİT birbirine göbekten bağlıydı...”
Takvim Gazetesi
Ecevit’in
anılarında, (26 Ocak 1974 - 17 Kasım 1974). Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan
tarafından kurulan CHP ve MSP koalisyon hükûmeti zamanına kadar Askeriyenin
maaşı Amerika tarafından ödendiğidir.
Burada
bir zaman dilimine dikkatlerinizi çekmek istedim. Buradan yola çıkarak bugünü
değerlendirebilirsiniz? Hani seçimlerde o, bu, şu partiye oy veriyoruz
vermesine ama bizi asıl kimler yönetiyor?
Amerikan
ve diğer emperyalist ülkeler içimizde olduğuna göre, TBMM sizce bağımsız mıdır?
İktidarlar, koalisyon hükümetleri nasıl ve kimlerin yönlendirmesiyle
Türkiye’nin ekonomisine, kültürüne, sosyal yaşantısına yön vermeye çalışıyor?
Ya da çalışıyorlar? Diyeyim. Bugünkü gelinen durum nedir?
Dünüyle
bugünüyle mevcut partiler sizce özgür düşünceleriyle mi hareket ediyorlardır?
Daha
doğrusu emperyalizme ve faşizme karşı tüm dünya halklarının birlikte mücadele
etmesinin koşulları yaratılmalıdır. Asıl muhalefet halk ve halklardır.
08.06.2020
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder