Kapı
açıldığında koğuştan beş kişi çıktılar, üst aramasından sonra demir kapılar
ardı ardına açıldı. Görüş kabininde babasını beklemeye başladı sabırsızca. Onun
için zaman önemliydi. ‘Erken alsalar olmaz mıydı?’ diye düşünürken karşısında
babasını gördüğünde yüzünde gülücükler açtı. Ev halkını, mahalleliyi,
arkadaşlarını sormadan direkt konuya girdi. İlk önce okuduğu kitaptan bölümler
aktardı. Sonra:
“Badara-
Hemşin’de yazları yakın akrabalarımız bizim evde toplanırdı.” dedi İshak.
“Hatta civar köylerden ailemizin diğer fertleri gelirdi. İlk önce yemekler
yenilir ardından ikinci kata tahta merdivenden çıkılarak, herkes sırasıyla
yerine otururdu. En önde babamın dayısı Mehmet, bir adım gerisinde diğer dayısı
İshak, solunda ise Hasan otururdu. Sen
ve Rafet ağabeyim kapı girişinin solunda otururdunuz. Mehmet dayı Rusya’dan gelen mektubu okur, bir
sehpanın etrafına toplanır, birlikte yanıtını yazardınız. Okunan mektubu
sonunda bir tasın içinde yakardınız. Küçük olduğum için o zamanlar aklım ermezdi.
Bugün düşündüğümde ancak anlayabiliyorum. Birilerinin eline geçmesin diye
yakıldığını.”
Babası
İshak’a bakmakla yetindi. Bir ara bir şey söyleyecek gibi oldu, vazgeçti.
Yazarımız
Hüseyin Habip Taşkın, Ege’den Hemşin’e adlı kitabında İshak adlı kişinin İzmir
Bayındır, Balçova, Pazar-Hemşin Badara arasında gidip gelişini, geçmişte yaşananları sorguluyor. Bu
sırada karşısına çıkan sorulara yanıtlar bulmaya çalışıyor.
Bayındır’da
çocukluğunda ırkçı söylemlerle karşılaşır. Çocuktur, kafası karışır. Irkçı
söylemlere alet olur ve aklı erince yaptığından utanç duyar. Balçova ayağında
gençliğini, devrimci mücadelesini ve yaşlılığa doğru giden yolda “biz kimiz?
Anadilimiz ne?” diye defalarca kendisine sorar ve arkadaşlarıyla,
hemşerileriyle devamlı konuşma halindedir. Pazar-Hemşin Badara’ya her yıl yazın
bir ayında gittiğinde geçmişiyle ilgili konuşan uzak, yakın akrabalarının
sözlerinden etkilenir. Bu konuşmaları yıllarca içinde saklar. Ne kadar saklasa
da rahatsızlık duyar. Aile büyükleri geçmişini kapatsa da araştırmaya koyulur.
Ölümü ve baskıları göz önüne alarak araştırmaya devam eder.
Babek
Yayınlarından çıkmıştır. Sancı Yayınları’nın bir kuruluşudur.
135
sayfadan oluşmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder