Hüseyin
Habip Taşkın
Gecenin bir vaktinde adımlarını ağırdan
atıyordu. Sokak aralarında gelişi güzel kondurulmuş binalara bakıyordu.
Gençliğinden bugünlere ne çok değişim görmüştü Adnan.
Köşedeki kahvenin önünde durdu. Geldiği
hafiften yokuş olan sokağa baktı. Anında başını aşağıya çevirdi. Köşe başları
afişleme, duvar yazılamalarında önemli yer tutardı. Tehlikenin olup olmadığını
kontrol ederdi. O günler Adnan için geçmişte kaldı.
“ Yoldaş Adnan uykun mu kaçtı? Yoksa geçmişe
mi takıldın?”
Sesin Ferhat’ta ait olduğunu anladığında
gülümsedi. Birlikte aynı dernekte geceli ve gündüzlü koşturmuşlardı.
“ Hangisini desem ki? İkisi birden demek
doğru olur. ”
İki arkadaş binaların aralarından sessizce
aşağıya doğru yürüdüler. Duvarları sarı boyalı ortaokulun yanına geldiler.
Birlikte bakıyorlardı. Ferhat sessizliği bozdu:
“Bir tane ortaokulumuz ve yukarıda ana
caddenin kenarında bir ilkokulumuz vardı. İlkokulun yanında Rumlardan kalma
taşlardan örme, genişliği büyükçe bir su kuyusu vardı. Hemen yanında derme çatma
bir kahvehane vardı.”
“Çardaklı kahvehane derdim. Kuyunun suyu
boldu. Kuyuya baktıkça kendi gölgemi aşağıda dalgalı görürdüm.”
“Binalarla gelişiyoruz derken kuyular bir bir
kapatıldı. Sokak çeşmeleri vardı. Modernleşiyoruz diye halkın suyunu kaş ile göz
arasında iptal ettiler. Şimdi parayla su içiyoruz.”
“Damacan içinde su icat ettiler. Adına
sağlıklı su dediler. Sermaye para üstüne para kırıyor. Su hepimizin hakkıdır.”
Ferhat gülerek:
“Eski günlerde su eylemimiz olmuştu.
İnsanları uyandırmak, birlik olmak güzel günlerdi.”
İki arkadaş yüz yüze gülümseyerek
bakıyorlardı. Adnan gözlerini kırpıştırdı:
“ Bizim kuşağımız toprağa karışıyor.
Birbirimizi yolcu ediyoruz. O günler güzel günlerdi. İnsanlarla iç içe olmak
güzeldi.
Su eylemimiz dedin. O gün bizimle yoldaşlık
edenlerimizden birkaçını yıllar önce toprağa sloganlar eşliğinde vermiştik.
Yaşam koşullarından dolayı buralardan zorunlu ayrılanlarımız oldu. Öldüler mi?
Kaldılar mı?”
Tekrar yürümeye başladıklarında köpeklerin
havlamasını duydular. Ferhat’ın elleri cebinde:
“ Yan tarafa düşen dağda ormanlık içinde tek
ve iki katlı evler vardı. Elektrikleri vardı ama suları yoktu. Devrimci
grupların halktan topladıkları paralarla su boruları alındı. Belediyenin su
şebekesinden başlayarak halkımız ile çalışarak su boruları döşendi. Semtte
devrimciler el ile gösteriliyordu.”
Adnan birden canlandı:
“Halk için mücadele… Ana caddenin aşağı
kısmında susuzluğa hayır eylemi yapmıştık. Ummadığımız kalabalık gelmişti.
Ellerinde plastik su bidonları, tenekeler vardı. Kimileri tencere, kaşık
getirmişti. Önder kısa bir konuşma yaptı. Susuzluğa hayır. Diye birlikte
attığımız sloganda, ellerini bidonlara, tenekelere vuranlar vardı. Tencere
kaşık getirenlerde, kaşık ile tencerenin altına vuruyorlardı. Slogan ve güm güm
sesleri ortalığı yıkıyordu. Sanırım on beş yirmi dakika sürmüştü.”
Yürüye yürüye su protestosu yaptıkları yere
geldiler. Yolun ortasında o günkü gibi durdular. Birkaç dakikada olsa o günler
akıllarından gelip geçti.
31.07.2021
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder