Yazmak Bir Tutkudur Hüseyin Habip Taşkın
19 Mart 2025 Çarşamba
2 Şubat 2025 Pazar
NE DERSİNİZ?
Dayanışma amaçlı yazar arkadaşlarımın birer tane olmak üzere kitaplarını yayınlıyorum. Yazarların başka kitapları var mı? Özgeçmişlerini merak ederseniz araştırmanızı öneririm.
Zor bir dönemden geçiyoruz. Okuma alışkanlığını bitirilmeye doğru götürülen toplumun, sınıf bilinciyle tekrar kendisini yenilemesi için biz yazarlara daha çok çaba harcamamız görevi düşüyor.
Hayat pahalılığı bir yandan, emek sömürüsü bir yandan olunca ve diğer faktörlerde eklenince, aklımıza gelen her konu zorlaşıyor. Zoru aşmanın yolu kitap okumaktan geçer. Siz okurların açık olan alanlarda yazarlardan aldığınız kitapları okuyun. Diğer insanların dikkatini çekip, zincir halkasına yeni okurlar kazandıralım.
Korkmadan düşüncemizi söyleme hakkına sahip oluruz.
Hüseyin Habip Taşkın
02.02.2025
30 Ocak 2025 Perşembe
MÜCDELE ŞART
2 Ekim 2024 Çarşamba
GÖÇMEN KUŞLARI
Çocukluğumun geçtiği kasabada evimizin önünden yaz, kış traktörler tarlalarda çalışmak için kadın ağırlıklı, erkek, genç çocuk taşırdı. Traktörlerin sayısı değişkendi. Bir ara on beşi geçmişti. Yaz, kış tarlaya gidenleri izlerdim. Benim yaşıtlarım, yeni doğmuş bebeler, okul çağındaki çocuklarda tarlanın yolunu tutarlardı. Çocuk aklımla neden? Sorularını sorar, bir türlü yanıtını bulamazdım. Yıllar birbirini kovalarken mübadelede gelenlerin çocuklarının da ağırlıklı tarlaya gittiğini öğrenmiştim.
Kasabamıza aşağıdan yukarıya doğru bakınca, tarihin derin izleri yansırdı. Eskilere gidersek, Romalılar, Bizanslılar, İyonyalılar ve diğerleridir. Yakın tarihe doğru bakarsak, ördekbaşı olan yerde Tahtacı Aleviler, hafif kamburumsu olan yerde Romanlar yaşardı. Aşağı kesimlerde bir zamanlar Osmanlı döneminde bile yaşamış olan Rumların, Ermenilerin ve Yahudilerin evlerinin izleri ve kiliseleri vardı. Yaşayan halkların zengin kesimi olduğu kadar, garibanları da vardı.
Mübadele döneminde Yugoslavya, Yunanistan, Bulgaristan’dan ağırlıklı insanların kasabaya yerleştirildiklerini aklımın erdiğinde öğrenmiştim. Burada Osmanlı öncesi, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti dönemini kapsayan medeniyetin izlerini bulmak mümkündür.
Babamın mesleğinden dolayı ilgimi çeken kasabaya gelmiştik. Bulunduğumuz mahalle ve sokak ağırlıklı mübadele sonunda Yunanistan ve Girit’ten gelen insanlardan olduğunu öğrenmiş ve ilgimi çekmişti.
Ev sahibimiz Yunanistan göçmeniydi. Belediye pasajında kasap dükkânı vardı. Rauf amca, eşi Naciye teyzeydi. Sokağımızda bulunan aileler diğer gelenlere göre biraz daha maddi durumu iyi olanlardı. Rauf amcanın annesine sorardım:
“Teyzecim nereden geldiniz?”
“Uzaklardan geldik. Çocukluğum, genç kızlık dönemim ve evliliğim, çocuk çoluğa karışmam ve yaşlılığa doğru bir ömür geldiğim yerde kaldı. Günün birinde haydi Türkiye’ye gidiyorsunuz dediler. Buraya geldik.”
“Geldiğin yeri özlüyor musun?”
“Oraya alışmıştık. Geldiğim yer küçük yerleşim birimiydi. Rum ailelerde vardı. Aramızda sorun olmadı. O topraklarda yatan atalarım var. Kolay kolay unutulmuyor.”
İlkokula başladığımda arkadaşlarım ağırlıklı Yunanistan’dan gelenlerin çocuklarıydı. Merak ettiğimden okul bitiminden sonra evlerine konuk olurdum. Gittiğim evlerin birçoğunda gelirleri az olan insanlardı. İlgi ve alakaları bana karşı çok iyiydi. Benim oturduğum sokakta bir aile haricinde hepsinin özel dükkânları vardı. Gültaç arkadaşımın babası muhasebeciydi. Saim amca dişçiydi. İşyeri evinin bahçesindeydi. Ali abinin babasının çarşıda bakkal dükkânı vardı.
Çarşımız Rum, Ermeni ve Yahudi esnaflarına ait olsalar da Türkiye Cumhuriyetinde yeni çarşılar oluşturulmuştu. Yenilerin üzerlerinde evler vardı. Belediye pasajının temellerini ilkokula başladığımda atıldı.
Gençlik yıllarında biraz daha gözlemlemem ile yaşıtlarım ve benden birkaç yaş büyüklerim ailesinin nereden geldiklerini anlatıyorlardı. Anlatılan her öyküde bir hüzün öyküsü vardı. Bazı aileler sırmışçasına gelişlerini anlatmazdı. Buda beni daha çok ilgilenmeme neden oldu.
Nedret adında bir arkadaşımla hamama yakın yerde bir kahvehanenin bahçesinde oturmuş, sohbet ediyorduk.
“Nedret biliyorsun mübadelede gelenlere göçmen kuşları diyorum. Aslında hepimiz birer göçmen kuşu değil miyiz? Annen, baban deden, ananen gazete ve kitap okuyanlardan olduğu kadar; ne zaman geçmiş ile soru sorduğumda bana yarım yamalak yanıtlar verirlerdi. Sen duymuşsundur”
“Can susuluyorsa aile arasında alınan karardır. Bir daha açma konuyu…”
Gövdesi büyük meşe ağacının altında, yöresel çıkan gazozu, şişesinden yudumlayarak, tadını çıkararak içiyorlardı. Nedret göz ucuyla Can’a baktığında:
“Sana birazını anlatayım. Yalnız… Bu konuşma aramızda olmadı.”
Can onu dikkatlice dinliyordu:
“ Ben Türkiye’de doğdum. Selanik’te küçük bir kasabada ailemi ve altmış haneye yakın aileleri alıp, otobüslerle deniz kıyısına getirmişler. Küçük bir gemi ile yolculuk yapılmış ve yorucu geçmiş.
Kara parçasına çıkıldığında karantina denilen yerlere almışlar. Ne kadar burada kalmışlar, tam gününü bilemiyorum? Sonunda buraya getirilmişler. Ev ve tarla verilmiş verilmesine, kasabanın kabadayı tiplemeleri, gelenlere verilen yerleri almaları için baskılara başlamış. Kavgalar olmuş. Sonunda senin dediğin gibi göçmen kuşları birleşerek, kendilerini korumuşlar.”
“Ara sıra Mübadelede gelenlerden biriyle biri kavga ettiğinde ‘gavur’ cümlesi ağzından çıkardı.”
Nedret ellerini birbirine kenetlediğinde:
“O zamanlar söylenenler ağrıma gidiyordu. Zamanla komşuluklarımız pekişti. Birbirimizle evlilikler yapıldı. Aileler iç içe geçti. Cenazelerimizi birlikte kaldırdık. Birçok noktada birleştik. Şimdi ağır cümleler kullanılmıyor.”
İki arkadaş konuşmalarına devam ediyordu.
Hüseyin Habip Taşkın
30.08.2024
20 Eylül 2024 Cuma
DUYURUMUZDUR ÇIĞ DERGİSİYLE BİR İLİŞKİMİZ KALMAMIŞTIR
16 Ağustos 2024 Cuma
EDEBİYATÇILAR VE SANATÇILAR SAVRULDUKÇA
Biz yazarlar bu kafayla birlik
olamadığımız sürece sorunlarımızı çözemeyiz. Dağınıklığımızdan kitap
fuarlarında sözümüz ciddiye alınmaz. Altında kalırız. Kalmaya devam ediyoruz.
‘2.Kuşadası Kitap Fuarı’ndayız. Burada
da sorunlarımız var. Sorunlarımızı aktaracak yetkili yok. Kitap Fuarı Kuşadası
genelinde duyurulmamış. Etkinliğin olduğu yerde tuvalet yok. Dışarıdan gelecek
olan yazarlara kalacak yer ayarlanması, sabah kahvaltısı, öğlen ve akşam yemekleri
karşılanmalıdır.
Popülist olanlar el üstünde tutuluyor. Özel
arabalar ve otel ayarlanıyor. Çünkü gelecek seçimde yatırım olacak.
Kuşadası’nda biraz olsun düşük fiyata
oteller yedi ve dört bin arasındadır. Pansiyon iki buçuk ve bir buçuktur. Ben
ve arkadaşım stanttın altında ve yanında geceleri yatıyoruz. Biz bu parayı
nereden verelim? Her işimiz formalitedir. Yapıldı mı? Yapıldı…
Ülke genelinde Belediye Başkanı başta
olmak üzere ekibiyle Kitap Günleri etkinliği düzenliyor. Özel firmalara
verildiğinde, Sanat Ve Edebiyat Derneklerinden para talep ediliyor. Torpille
dernekler yer bulduğunda ücra köşelere atılıyor ve bu derneklerin sayıları
azdır.
Partili Genel Başkanları kalkıp bizim
belediyelerimiz Sanata ve edebiyata önem veriyor diye demeç verenler var. Bu
demeçlerin temelleri yoktur.
Hüseyin Habip Taşkın
16.08.2024
29 Haziran 2024 Cumartesi
BURDAN YAK
Niye
bana böyle bakıyorsunuz? Dünyanın düzenini ben bozmadım ki. Sınıflı
toplumlardan başlayarak bozulmuş. Gelenek haline getirilmiş, düzenin bozuk
oluşundan iktidarlarını koruyanlar her türlü olanaklarıyla baskısını, zulmünü, entrikalarını kendi insanlarına
uyguladılar. Kendi yasalarını keyiflerine göre yaptılar.
Dünyada
seçim diye bir kural koydular. Adına demokrasi denildi. Bu demokrasi her
kılıktan kılığa girip çıktı. Bir avuç emperyalist, kapitalist kendi ülkelerinde
ve diğer ülkelerde yaşayanlara ayar çekmeye başladılar. Bu ayarda bizim
istediğimiz kadar özgürsünüz. Sınırlarınızı aştığınızda kanunlarla yasalar
önünde ezer geçeriz sizleri demeye getirdiler. Daha çok aşarsanız infaz
edilirsiniz ile gözdağı verilmeye çalışıldı.
Her
olanak onlar için yeryüzünde vardır. O olanak işçiler, yoksullar, ezilen
kesimler için yoktur. Senin alacağın aylığı,
soluyacağın havayı, karnının doyacağı, her türlü yaşam hakkını
belirlerler. Hakkını arayamazsın, neden mi? Seni oyunlarıyla bölmüşler. Birbirine
güvenmeyen, öfkeye yönelik, bencil bir insan türü yaratıldı dersek yanlış
olmaz.
Bizler
lağım çukurundan çıkmamız için mücadelenin ortaklaşmasını sağlamalıyız. Kolektif
yaşam tarzını oturtmalıyız. Vakit geç değildir. Gelecek bizlerin ellerindedir.
Hüseyin Habip Taşkın
24.06.2024
DÜNYADA DİKTATÖRLERE İHTİYACIMIZ YOK!
Dilimiz, kültürümüz, birlikte yaşamaya engel değildir. Birbirimize düşman olmamıza neden olamaz. Birlikte paylaşabiliriz. Çünkü biz halkı...

-
Niye bana böyle bakıyorsunuz? Dünyanın düzenini ben bozmadım ki. Sınıflı toplumlardan başlayarak bozulmuş. Gelenek haline getirilmiş, düze...
-
DUYURUMUZDUR ÇIĞ DERGİSİYLE BİR İLİŞKİMİZ KALMAMIŞTIR Homer...
-
Bir toplumda insanlar suskunsa bunun bir nedeni vardır. İşin derinine girdiğimizde birçok nedenle karşı karşıya kalabiliriz. Bir devleti...